AFETİN ASIL NEDENİ KAPİTALİZM VE KAPİTALİZMİN SAVUNUCULARIDIR

Yazan: Turgut Koçak 16 Ağustos 2021

Kapitalizm insanlığın başına öyle büyük belalar açtı ki bu böyle giderse artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Kapitalizmin kargadan başka kuş tanımaması aşırı sömürü isteğinden kaynaklı dünyamızın iklimi değişti. Artık ne mevsimleri zamanında yaşayabiliyoruz, ne soğuğu sıcağı olası ölçülerinde hissediyoruz. Bir bakıyorsunuz kuraklıktan ortalık yanmış yıkılmış bir bakıyorsunuz ortalık sele ve felaketlere teslim olmuş. Olmuş da niye olmuş diye bugüne kadar kendimize bu soruyu bir kez olsun sormamışız. Ormanları yakıp, kesip yok etmişiz. En güzel koylarımızı yapılaşmaya açmışız. Irmaklarımızın, derelerimizin üzerine gem üstüne gem vurmuşuz. Peki, niçin? Niçin olacak daha çok kazanmak hırsı yüzünden.

Doğa bize öyle cömert davranmış öyle cömert davranmış ki ne istesek fazlası ile vermiş. Peki, biz ne yapmışız bu cömertlik karşısında doğayı kirletmekten başlayarak yapmadığımızı bırakmamışız. Bugün ülkemizde yaşanan afetlerin her birinin nedenini kavrayamayacak kadar akıl dışı davranıp gelenin Allah’tan geldiğini söyleyecek kadar ileri giden ve bizi aptal sanan sözüm ona iktidar yetkilileri ve dini danışmanları var. Her nedense maşallahı var Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş hangi taşı kaldırsanız altından çıkıyor. Son sel felaketi nedeniyle o da Kastamonu’ya gitmiş Cuma namazında halka aklınca öğüt verip felaketlerin Allah tarafından geldiğini söylüyor ve insanları tevekküle davet ediyor. Oysa Bozkurt’taki yapılaşmadan, dere yatağının daraltılmasından ve de buradaki HES’ten habersizmiş gibi bir davranış içinde: Tabi yerseniz.

Ne var ki Sayın Ali Erbaş yirmi yıllık AKP iktidarı döneminde ülkemizin doğası ne hale getirilmiş sanki haberi bile yokmuş gibi davranıyor. Elbette böyle davranmasına şaşırmış değiliz. Değiliz çünkü AKP iktidarı döneminde kendi akrabasının 60 bin lira maaşla Kazakistan’a din bilmem neyi olarak atanmasını sağlamış. Böyle şeylerin bir bedeli olmalı değil mi? O da bu bedelin karşılığı olarak iktidarın bütün suçlarını ve beceriksizliklerini üstlerinden alıyor ve işi Allah’a havale ederek felaket yaşamış olan insanlara aklınca hakkaten de vaaz veriyor.

Biz bunları düşününce hiçbir şekilde iyi niyetli olamıyoruz. Hem biz iyi niyetli olsak ne yazar değil mi? Cehennemin yolu iyi niyet taşları ile döşeli olduğuna göre bu yoldan geçirilmek istenenler Ali Erbaş ve iktidar yetkilileri değil ki bizleriz bizler. Eh doğal olarak bu yoldan yürüyecek olan bizler olduğumuza göre cayır cayır yanacak olanlar da doğal ki bizler olacağız. Sel baskını iktidar mensuplarına ve Ali Erbaş’a zarar verecek değil ya. Sonuçta bu işin acısını çekecek olan halkımız. Halkımızı da iktidar mensuplarına karşı tutum almamaları için uyutucu vaazlar verme görevi de Ali Erbaş’a düşmüş.

Bilim insanları gecelerini gündüzlerine katarak 1 derece sıcaklık artışının neden olacağı tehlikelere dikkat çekip dursunlar ne olacak ki? Adam sahneye çıkıyor Allah’ın hikmetinden sual olunmaz deyip hikmeti de nimeti de diyerek akılları iğdiş edip bırakıyorsa ve de böylesi içi boş laflara inanacaklar varsa varsın çalışıp dursunlar bilim insanları ne yapabilirler ki?

İki yıldan fazla süredir dünyayı kasıp kavuran korona virüs salgını neyin nesi peki? Kapitalizmin doğaya ettiklerini düşündüğümüz zaman olanların anlaşılmayacak bir yanı var mı? Maşallah harıl harıl çalışan ve insanların hastalanması üzerinden para kazanan bir sistem var olduktan sonra daha nelerle karşılaşırız kim bilir?

Böyle giderse insanlık suyu bulamayacak, ciğerlerine oh diye çekeceği hava bile yok olup gidecek. Gıdalar bulunamayacak. Bütün bunların sonucunda kapitalist dünyanın bir avuç kenesinin kasaları yeşil yeşil Dolar’larla Euro’larla dolu olsa ne yazar olmasa ne? Bu yüzden AKP gibi çağdışı bir iktidarın bütün bunları düşünmesi olası olmadığına göre bizlerin yapması gereken hiç mi bir şey yok? Dün aynı amaçlar için birlikte mücadele ettiğimiz arkadaşlarımızın çoğu kendi köşelerine çekilmişler. Durumdan memnun değiller ama içinde bulundukları koşulların değiştirilmesi için de kıllarını bile kıpırdatmıyorlar. Bunların çoğuna bakıyorum da bu denli mücadele dışında kalmalarını yaşlılıklarına bağlayanlar o kadar çok ki sinirlenmeden edemiyorum hani?

Ne demiş Nasrettin hoca; “Gençliğinde de bir şey değildin!” İşte buradan kalkarak sözü şöyle bağlamak istiyorum. Nazım bu konuda da yazıma nokta koymak için imdadıma yetişiyor.

“Ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
— demeğe de dilim varmıyor ama —
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!”