Yazan: Turgut Koçak 7 Eylül 2011
Bilindiği gibi adli yılın açılış törenleri alışılageldiği gibi Yargıtay’ın salonunda değil, Ankara Ticaret Odası Kongre Merkezi’nde yapıldı. Açılışa AKP büyük ilgi gösterirken açılışa damgasını vuran Barolar Birliği Başkanı Ahsen Coşar’ın konuşması oldu. İlk açış konuşmasını yapan Yargıtay Başkanı Nazım Kaynak ise ne şiş yansın ne kebap örneğinde olduğu gibi daha çok, var olan durumu gözeten bir konuşma yaptı.
12 Eylül 2010 tarihinde yapılan Anayasa halkoylamasından sonra AKP iktidarı yargıda bir dizi değişiklik gerçekleştirmiş, yargıyı yürütmenin güdümüne sokmak için elinden geleni yapmıştı. Bu nedenle hem üye sayısı arttırılan hem de tamamıyla bakanlık bürokratlarından oluşan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu şekillenmiş, yargı üstünde istediği gibi değişiklikler gerçekleştirme gücüne sahip olmuştu. Böylelikle iktidarın güdümüne giren yargı ise çeşitli çevrelerden eleştiriler almış, bütün bunlara karşın AKP iktidarı dediğinden ödün vermeyerek yolunda yürümeye devam etmişti.
Bu gerçekler ışığında göze çarpan olaylar ise bugüne kadar Ergenekon Davası’ndan tutuklanan kişilerin onca şikayetleri söz konusu olmuş, bir tekini bile HSYK dikkate almaz hatta tahliye veren mahkeme başkanını bile görevinden alır Bolu’ya sürerken, Deniz Feneri Savcılarını önce müfettişlerle köşeye sıkıştıran HSYK, daha sonra bu savcıları görevden aldı ve yerlerine ise başka savcılar atadı. Yargıtay’a 200 kadar yeni üye atayarak iktidarın ağırlığını duyumsatmak istediler. Danıştay ve Anayasa Mahkemesi’nde de benzerlikler yaşandı. Özetle; yargının AKP iktidarının güdümüne sokulması için yapılması gereken ne varsa gerçekleştirildi. AKP iktidarının sırasıyla rahatsızlık duyduğu bütün kurumları birer birer ele alıp yörüngesine sokmasının sakıncaları da kısa sürede etkisini göstermeye başladı ve genel bağlamda zaten yargıdan şikayetçi olan geniş yığınların güveni iyice kayboldu.
Bir iktidarın yargıdan bu denli haz etmeyip değişikliğe gitmesini doğru okumak gerekiyor. AKP iktidarı, işbaşına geldiği Kasım 2002 tarihinden bu yana yargıyı hep ayaklarına dolaşan bir kurum olarak görmüştür. Bu yüzden de adım adım değişikliklere gitmiş, sonuçta da istediği amaca büyük ölçüde ulaşmıştır. DGM’lerin kaldırılması ve sözü geçen mahkemelerin Özel Yetkili Mahkemeler haline dönüşmesi adil yargılamayı her zaman için etkilemiş olmasına karşın AKP iktidarı bu mahkemelerden şikayetçi olmamış aksine bu mahkemeler aracılığı ile kendisine karşı muhalefet edenleri sindirme yoluna gitmiştir. Adli yılın açılışı nedeniyle yaptığı konuşmasında Barolar Birliği Başkanı Ahsen Coşar bütün bu eksikliklere ve iktidarın tasarruflarına değinmiş, yaşanan olumsuzlukları yererek uygulanan hukuksuzluğa işaret etmiştir.
AKP’nin radikal anlamda bu değişiklikleri gerçekleştirmesi kimilerine göre yerinde gibi görülse de, burjuva anlamda bile bir işlerliği zedeler noktalara ulaşmıştır. Bundan böyle yürütmenin canını sıkacak savcılar tarafından ne soruşturmalar ne de yargıçlar tarafında kararlar kolay kolay verilemeyecektir. Kim ki, hukuk ne derse onu yapmaya kalkarsa HSYK tarafından sürgünü hemen yapılacak, dosyalar istenilen kararı verecek mahkemelerin önüne konulacaktır. Bütün bu uygulamalar bir iktidarın sindirme politikalarından başka bir şey olmayıp keyfiliği öne çıkaracak, yargıya güven tam anlamıyla ortadan kalkmış olacaktır.
Bir ülkede Adalet Bakanı HSYK’nın tepesinde olacaksa o ülkede gerçek anlamda bir hukuksal işlerlikten de söz etmenin olanağı kalmayacaktır. Çünkü bu durum; savcıların ve yargıçların özgürce davranmalarının önünü kesecek, her an sürülme yaptırımı ile karşı karşıya olduklarını düşünen savcı ve yargıçlar istedikleri gibi görevlerini yürütemeyeceklerdir. Zaten AKP iktidarı ile birlikte Emniyet soruşturması tayin edici duruma gemleştir. Bunun en önemli örneği Ergenekon Davalarında sıkça görülmektedir. Beşiktaş’ta savcılık soruşturması için bekletilen tutuklularla ilgi avukatların başvurusu sonucu kendilerine bizzat denilen şey şudur: Daha emniyetten soruşturma soruları gelmemiştir. Yani soruları oluşturması gereken savcı, emniyetin oluşturduğu ve altı boş bırakılmış yerleri bu soruları sanığa sorarak doldurmakta, iş böylelikle emniyeti ön plana çıkarmaktadır.
Sonuç: Görüldüğü gibi AKP iktidarı Yargıtay’a HSYK aracılığı ile 200 kadar yeni üye atamıştır. Üyelerin çokluğu nedeni öne sürülerek Adli Yılın açılış törenleri bile başka bir yere alınmıştır. Yargıtay’ın başında bulunan kişinin konuşması aksaklıklara ve hukuksuzluklara değinmek olacakken etliye sütlüye karışmayan bir konuşma olmuştur. Barolar Birliği’nin başkanının konuşması ise yürütmeyi kuşkusuz oldukça rahatsız etmiş, Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan, Adalet Bakanı Sadullah Ergin bu konuşma nedeniyledir ki, tıpkı yargıya çekilen operasyon gibi Barolar Birliği’ne de hiç kuşkunuz olmasın ki, operasyon çekmeyi düşünmüşlerdir. Bundan böyle daha uyanık olmak gerekiyor. AKP iktidarı hemen tüm kuruluşları ya kendi yörüngesine sokmak ya da felç etmek için elinden geleni yapmaktadır yapacaktır da. Dolayısıyla HSYK seçimleri yapılırken sonucun bu şekilde çıkması nasıl sağlandıysa başka alanlarda da sonucun iktidarın istediği şekilde çıkmasının sağlanması zor değildir. Bunun için bizim bildiğimizi AKP’nin de bilmediği düşünülemez. Bu yüzden de bütün avukatların uyanık olmaları ve mücadeleyi elden bırakmamaları yaşamsal bir öneme sahiptir.
Yoksa AKP yargısı nasıl olurmuş hepimiz yaşayarak göreceğiz demektir…