ADANALI GAZETECİ

Yazan: Turgut Koçak 18 Ekim 2014

Gazeteci yazar Aytekin Gezici ne yapmış? ‘Fuat Avni Firavun Sarayındaki Musa’ isimli bir kitap yazmış. Bu nedenle de ‘makul şüpheli’ kapsamına alınarak evinde arama yapılıp bilgisayarındaki bilgilere ve cep telefonuna el konularak gözaltına alınmış.

Bu arama ve gözaltı kararını ise Adana 2’nci Sulh Ceza Hakimi Sinan Sivri vermiş. Bunun üzerine Aytekin Gezici’nin evine giden polis, yargıcın “Eylem niteliği, mevcut delil durumu ile muhtemel suç eşyalarının ele geçirilmesi yönünde makul şüphesinin bulunduğu kanaatine varılmakla talebin kabulüne karar vermek gerekmiştir” denilen kararı gösterilen Gezici gözaltına alınıp, evinde arama yapılmıştır.

Sağlık kontrolünden geçirilen Gezici sorgulanmak üzere Güvenlik Şube Müdürlüğü Kamu Güvenliği Bürosu’na götürülmüş. Gezici, Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu ve AKP’ye yönelik Twitter üzerinden yaptığı paylaşımlar hakkında sorgulanmış, hakaret ve kamu kurumlarını küçük düşürücü paylaşımlarda bulunma suçu işlediği ileri sürülmüştür. Gezici ise verdiği ifade de paylaşımları kendisinin yaptığını kabul ederek amacının kimseyi küçük düşmek olmadığını dile getirerek; “ben gazeteci yazarım, sadece düşüncelerimi paylaştım. Suç işlemediğimi düşünüyorum”

Gezicinin paylaşımları yaptığı cep telefonuna incelenmek üzere el konulmuş, Gezici ifadesinin ardından Cumhuriyet Savcısı’nın talimatıyla serbest bırakılmıştır. Üç gündür arka arkaya AKP’nin çıkarmak için meclise sevkettiği demokratik hak ve özgürlükleri kısıtlayan yasa teklifini eleştiren yazılar yazıyoruz. Yapmış olduğumuz değerlendirimde ne kadar haklı olduğumuz daha yasa bile çıkarılmadan yapılan uygulamalarla belli olmuştur. AKP’nin ileri gelen yöneticileri ne söylerlerse söylesinler çıkarılmak istenen yasaların hedefi de amacı da bellidir. AKP bu yasalarla birlikte kendisini bütün eleştirilerden korumak amacıyla böyle bir yola başvurmuştur. Bu yasaların sonucu salt bu kadarla da sınırlı kalmayacak, kim ki, AKP iktidarına karşı muhalefet ederse ağır şekilde bedelini ödemek zorunda kalacaktır. Hem bu “makul şüpheli” tanımlamasının sınırı da yoktur. Bu nedenle iktidar bu yasal düzenlemelere dayanarak telafisi olanaksız hak ihlalleri yapmakla kalmayacak, belki de birçok yurttaşımızın bu yasal düzenlemeler yüzünden yaşamları bile tehlikeye girebilecektir.

AKP artık elindeki bütün kredileri bitirmiş bir iktidar partisidir. Üstelik de boğazına kadar suça batmış, her türlü yolsuzluk suçlamalarında başı çeker konumdadır. Öyle ki, salt bu yüzden yargı bağımsızlığını ortadan kaldıran düzenlemeler gerçekleştirerek artık yargının adalet dağıtan bir kurum olmadığını olmayacağını bir güzel kanıtlamıştır. Dün 17 Aralık operasyonu ile ilgili olarak savcılak suç işlenmediği sonucuna vararak 17 Aralık sanıkları hakkında takipsizlik kararı vermiştir. Bütün sanıklarla ilgili takipsizlik kararı verilirken bir tek Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın dosyası usulsüz bağış topladığı gerekçesiyle ayrılmıştır. Böylece kasalardan ve ayakkabı kutularından çıkan milyonların da ar namus tertemiz hale getirildiği görülmüştür.

Şimdi yaşananlara bir göz attığımızda AKP iktidarının palavralarına kanıp olup bitenleri olağan saymak olası mıdır? Daha yasa bile çıkarılmadan “Makul şüphe” tanımlamasıyla böylesi girişimler yapılabiliyorsa yasa çıkarıldıktan sonra neler olabileceğini düşünmek bile zor. Yargıyı bu şekilde hallaç pamuğu gibi atan AKP iktidarı gözümüzün içine baka baka 17 Aralık operasyonu sanıkları için ele geçirilmiş belgelerine karşın takipsizlik kararı verebiliyorsa artık bu iktidarı olağan koşullarda tartışmanın bir anlamı da kalmamıştır, gereği de. İşte bu yüzden üzerine basa basa herkesi uyarıyoruz. Kimse bana ne bu yasalardan nasıl olsa bana kimse dokunmaz diye düşünmemelidir. Çünkü bu yasalar kapsam itibari ile herkese dokunacak bir niteliğe sahiptir. Dolayısı ile bu yasalara karşı çıkmak salt bizlerin işi değil, avukatların, yargıçların, savcıların, işçilerin, emekçilerin, küçük esnafın, memurların, köylülerin kısaca herkesin görevi ve işidir. Anlaşılıyor ki, her zaman olduğu gibi bu yasaları çıkarmak için AKP parmak hesabına güvenmektedir. Meclisteki sayılara baktığımız zaman bu yasaların çıkacağı açıkça bellidir.

Bu durumda geriye bir tek yol kalmaktadır. Bu yolda, geniş halk yığınlarının demokratik haklarını kullanarak AKP’ye geri adım attırmasıdır. Bu bağlamda meclisteki muhalefet partilerine de görevler düştüğü tartışmasızdır. AKP’ye geri adım attırmanın başkaca da bir yolu kaldığını düşünmüyoruz.

Kısa zamanda binlerce Aytekin Gezicilerden biri olmak istemiyorsak AKP’nin bu faşizan girişimine dur demeliyiz.