Yazan: Turgut Koçak 20 Mart 2015
Bazen sol yapılara yönelik eleştiri yapmak gereksizdir anlayışına kapıldığımız olmuyor değil. Çünkü politik mücadeleler sırasında sol yapıların nasıl davrandıklarına baktığınız zaman biliyorum ki benim bu yaklaşımıma sizler de hak vereceksiniz. Bildiğiniz gibi cumhurbaşkanı seçimleri oldu. Aday tespitinin yanlış yapıldığı savıyla Recep Tayyip Erdoğan’a oy vermeyecek sonucu kesin değiştirecek sayıda yurttaş oy kullanmadı, buların içinde bir kısmı devrimci mücadelede yeri olan boykota başvururlarken, bir kısım seçmense Selahattin Demirtaş’a oy vererek sözümona tepki koymuş oldular.
Sonra seçim bitti. Recep Tayyip Erdoğan küçük bir oy oranı ile yüzde elli barajını geçti ve seçildi. Bekledik ki, boykota başvuranlar, boykot silahının gereği olarak daha kapsamlı mücadelelere girişecekler, bunların hiçbirisi olmadı. Şimdiyse 7 Haziran 2015 parlamento seçimleri var önümüzde. Bu konuda ilericilerin, devrimcilerin, kendilerine sosyalist ya da komünist diyenlerin yapacağı bir şeyler olmalı. İlericiler, devrimciler, sosyalistler 7 Haziran seçimlerinde seçimlere girerek %10 barajını geçip AKP’yi geriletecek politik bir tutum sergilemeyeceklerine göre gerici ve faşist bir iktidar haline gelmiş olan AKP’nin hüsrana uğratılmasının geriye bir tek yolu kalıyor o da AKP karşısında CHP’nin desteklenmesi.
Bu konu ile ilgili bazı çevrelerin bildirgelerini ve açıklamalarını okuyor gerçekten de arada bir yerde politika izler hallerini bir türlü anlayamıyoruz. Örneğin Haziran Hareketi; seçemlerde nasıl davranacağına dair net bir açıklama yapmış değil. Bu konuda sadece Haziran Hareketi’nin seçimlere yönelik kurulmadığı yazılıyor ve 8 Haziran 2015 sabahı da mücadeleye devam edeceklerini söylüyorlar. Mücadele edecekleri konusunda kuşku duymamakla birlikte; AKP bir kez daha iktidar olacak oy toplarsa korkarız mücadeleleri de Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı koltuğuna oturduktan sonra seçimleri boykot edenlerin mücadelelerinin de üzerine çıkamayacaktır. Bu yüzden de hiçbir şey söylemeden çok şey söylüyormuş havasına girerek devrimcilik yapılamayacağı artık görülmelidir.
HDP’ye de, CHP’ye de aynı yakınlık gösterilerek ve de seçimlerde sanki hiçbirini desteklemiyormuş gibi görünmenin kime ne yararı olacaktır? Eğer seçimlerde Haziran Hareketi kendi gücüyle seçimlere girecekse bunu da anlamak olasıdır. O zaman bu yapının bileşenleri kalkarlar niçin böyle davrandıklarını da siyaseten kamuoyuna açıklarlar. Ortada bir yerde durmanın gerçekte de kimseye yararı olmayacağı gibi sonuçları itibariyle istenmese de AKP ve Recep Tayyip Erdoğan’ın ekmeğine yağ sürülmüş olacaktır.
Bizler TSİP olarak CHP’yi niçin desteklediğimizi açık açık dile getirdik. Sözümüz sadece Haziran Hareketi’ne değildir, kendilerini ilerici, devrimci ve sosyalist gören her yapıya ve de her kişiyedir. Kim nasıl bir davranış sergiliyorsa politik öngörüleriyle birlikte açıklamak zorundadır. Yoksa atı alan Üsküdarı geçtikten ve de kağnının tekeri kırıldıktan sonra biliyoruz ki, yol gösterecekler çok olacaktır.
TSİP, HDP’yi desteklemiyor, çünkü TSİP ilkesel olarak etnik köken ve inanç üzerinden politika yapanlara ve marjinal grup refleksiyle davrananlara karşı olduğu gibi binbir dereden su getirerek (Örneğin radikal demokrasi savıyla) liberal plitikayı yığınların önüne koyan binbir boyağa girmelere de karşıdır. Ayrıca her türlü gericiliğe ödün vererek ve de bu tür davranışı ulusal mücadelenin gereğiymiş gibi gösterenlerin de yanılgılarına ortak olmak istemez.
Ha, bir de adını İşçi Partisi’nden Vatan Partisi’ne çevirenler var. Bunların politikalarını biliyoruz. Gerçekte bunlar ne Kemalisttirler ne ilerici ne de devrimcidirler. Bunlar her boyaya girecek kadar kıvrak ve bir o kadar da hünerlidirler. İsteyen varsa bunların politik gen haritasını çıkarabilir ve de bizim ne anlatmak istediğimizi bu haritada kılcal damarlarına kadar görürler.
Sonuç olarak CHP’yi destekliyorsak karşımızda AKP faşizmini yenilgiye uğratmak için CHP’nin desteklenmesini bir fırsat olarak görüyoruz.
Bu fırsatı istiyoruz ki, bizim gibi bütün ilerici, devrimci ve sosyalist çevreler de değerlendirsin ve seçimlerde sandık başına gidilerek CHP’ye oy verilsin.
Konuyu doğru değerlendiren ilerici, devrimci ve sosyalist çevrelerin yaratacağı moral ortamıyla CHP tıpkı 1970’lerin son çeyreğinde olduğu gibi oy oranını %42’ye çıkararak AKP’nin yıkılmaz gibi görünen varlığına son verme fırsatı yakalansın.