Yazan: Turgut Koçak 18 Kasım 2020
Ekonomik çöküş emeğiyle geçinen halkımızın tepesine bir tufan gibi çöktüğü için sermaye güçleri asgari ücreti fiilen 1.168 TL’yi indiriverdiler. Bu durum Aralık ayına kadar uzatılmış olsa da yaşanılan ortam da düşünüldüğünde kalıcı hale gelecek gibi görünüyor.
Eh bu durumda korona virüs salgını da yoksulları vuracak diyoruz ya yaşayarak göreceğiz ki bu salgının ceremesini de acısını da yoksul halkımız çekecek. Sizin anlayacağınız zenginler işin içinden kolaylıkla sıyrılıp günlerini gün etmeyi bir güzel sürdürecekler.
Korona virüs hem mapushanelerde hem de dışarda öyle seçici olacak ki belirttiğimiz gibi dalga dalga yayılan virüs hep yoksul kesimlerini vuran yazgıya dönüşecek. Alınamayan tedbirler, salgın konusunda şeffaf olunamayışı, hasta, vaka, her neyse bir güzel birbirine karıştırarak kafa karışıklığı yaratıp yığınların yazgılarına teslim olmasını sağlama girişimleri özetle her şey yoksul halk kitlelerinin aleyhine işleyecek.
Bakın görün, son virüsle ilgili alınan tedbirlerin hemen hepsi bir işe yaramayacağı gibi salgının daha da artacağının en önemli belirtisi bizce. Gerçekten dün akşam Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan tedbirler eğer bilim kurulu olarak adlandırılan kurulun önerileriyse yazıklar olsun demekten başka bir söz bulamıyorum. Çünkü tedbir alınacaksa eğer bütün ülke insanlarını kapsayan iki haftalık arkasından da iki haftalık bir tedbir çok daha yerinde olurdu. Peki, getirilen bu tedbirler neyi değiştirecektir? Bizce fazladan bir getirisi olmayacak sadece hastanelerin yükünü o da azaltabilirse birazcık azaltacaktır o kadar.
65 ve üstü yurttaşlar sokağa ancak 10.00-13.00 arası çıkabileceklermiş. Buna Erdoğan’ın deyimiyle 20 yaş altı gençlerimiz ve çocuklarımız da 65 ve üstü yaşlarda olan yurttaşlarınkine “teşmil” edilmiş. Eğitim ise yıl sonuna kadar online yapılacakmış.
Kafeler, kahveler, sinemalar, halı sahalar, tiyatrolar kapanacakmış. Lokantalar belli saatlerde çalışacak, daha çok paket hizmeti vereceklermiş. Saat 20.00’den sonra da sokağa çıkılmayacakmış. Görüldüğü gibi virüs salgını nedeniyle yaşam zorlaştırıldıkça zorlaştırılıyor fakat sanki virüs belli saatlerde bulaşıyormuş da onun dışında bulaşmıyormuş gibi bir izlenim yaratılıyor.
Konuyu uzatmayalım bu kararı alan iktidar işsiz kalacaklar ve işyerlerini kapatmak zorunda bırakılan yurttaşlar için hiç mi hiçbir öneride bulunmuyor. İş yerlerinin kirasından tutun da vergi borçlarına, çalışanların maaşlarına, sigortalarına, elektriğine, suyuna, işyerlerini ayakta tutmak ya da o günkü gereksinimini karşılamak için kredi alanlar borçlarını nasıl ödeyecek hiçbir şey söylenmiyor. Yani yurttaşlara deniyor ki yasak bizden nasıl yaşarsanız yaşayın yaşamanızın çaresini de siz bulun.
Böylesine zor bir ortamda üstüne üstlük sokağa çıkma ihlali yapmak zorunda kalacak olan yurttaşlara da para cezası var. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi tam da önümüzdeki günlerde omuzlarımıza bindirilmek istenen acı reçete var ki gel de isyan etme etmeyebilirsen? Ana muhalefet Partisi Lideri Kılıçdaroğlu demiş ki “Kurttan kuzuya adalet beklerim ama bunlardan adalet beklemem” Tabi bu sözlere köpürüyorlar. Köpürüyorlar ama ülkemizde yaşananlar da ortada.
Daha da önemlisi 19. Yılına girmiş olan AKP ve saray iktidarı sanki demokrasiyi, hukuku ve adaleti kendileri yok etmemişler gibi çıkıp da bir de reformdan söz etmiyorlar mı hiç de inandırıcı olamıyorlar. Bu sözlerle dışarıya mesaj veririz içerde de nasıl olsa kimse gıkını bile çıkaramaz düşüncesinde olanların Hukuk ve adalet reformu yapmalarının da olanakları yoktur, demokrasiyi uygulamalarının da.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Resmi Gazete’de yayımlanan kararda, “Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 2, 3 ve 4’üncü maddeleri gereğince, Sağlık Bakanlığı Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Muhammet Güven görevden alınmış ve Bakan Yardımcılığına Prof. Dr. Sebahattin Aydın atanmıştır”
Gördüğünüz gibi bir imza ile her şeyi yapmak olası. Atanan kişi Medipol Üniversitesi rektörü.
Demek ki hatırlı kişi.
Oysa geçmişte üst düzey atamaları Bütün bakanların imzalarıyla atanır bir bakan bile imza atmasa atama gerçekleşmiş olmazdı. Şimdi ise her şey bir kişinin yetkisine verilmiş.
Şimdi siz siz olun da bakanlar var mı yok mu diye düşünmeyin düşünmeyebilirseniz…