ACI BÜYÜDÜKÇE

Yazan: Turgut Koçak 22 Ağustos 2015

Ülkemizde olaylar artıyor, acı büyüyor. Neredeyse gün geçmiyor ki üç beş eve ateş düşmesin. Önceleri bu olanlar insanlar tarafından olağan karşılanır, “vatan sağ olsun, bir evladım daha var onu da vatan için şehit vermeye hazırım” denirdi. Bu sahneler yaşanırken de yaşamını yitiren askerlerimizin yakınlarının yanında rütbeli subaylar yer alır, vakar bir şekilde gözleri ufukları tarayan bakışlarla şehit uğurlanır olur biterdi. Yıllardır aynı sahne oynana oynana ne söylenen sözlerin bir anlamı kaldı ne de salt iktidarlarını korumak için her türlü kötülüğün kaynağı olan sistem politikacılarının palavralarının yutulacak bir yanı.

Ülkede sistem politikacıları yalan söyleyip halkı insan yerine koymazken, hak ve özgürlüklerden yana olduklarını söyleyen birçok örgütün yaptıkları eylem ve davranışlar da çoktan anlamsızlaşıp değerini yitirmiştir. Eline devrimci kanı bulaşmış olanlar bunu bile yaparken amaç uğruna yaptıklarını söyleyecek kadar ileri gidebilirlerdi ama ne gam, kimse bu gerçekleri değil sorgulamak ağızlarına bile alamazlardı. Çünkü alırlarsa başlarına neyin geleceğini iyi bilirlerdi.

Bu yüzden de devletin faili meçhullerinin yanında bir o kadar da bu tür yapıların faili meçhulleri söz konusudur. Kimi yapılar zalimliklerini sanki affettirirmiş gibi kanlı ellerini katlettikleri devrimcilere iadeyi itibar yaparak yıkamaya kalkarlar, bir anlamda da olsa ölülere af çıkarmış olurlardı ama artık yapılanların geriye dönüşü söz konusu bile olamazdı.

İşte ölüm makinesine dönüşmek böyle bir şeydir. Yaptığın işi sorgulamaya bile gerek duymazsın. Üstüne giydiğin haklılık zırhı ile en olmayacak suçları işlersin ama geriye dönüp de insanlığını bile sorgulamaya gerek duymazsın. Hani insanın vicdani ölçüleri ipotek altına girmiştir, vicdan denilen şey nasırlaşıp duyarlılığını da kaybedebilir ama devrimcilik, solculuk, sosyalistlik öyle midir ya? Devrimci, solcu hele de sosyalist bir kişi ya da yapılar attığı adımın anlamını hiç mi soruşturmaz? Eli kanlı ABD emperyalistleriyle yerine göre kolkola verip özgürlük savaşçısı olunabileceği nasıl olur da içselleştirilip kabul edilebilir?

Yıllardır AKP iktidarı ve Recep Tayyip Erdoğan bu ülkenin insanlarını “çözüm süreci” adı altında yönetip canını çıkarmaktadır. 7 Haziran seçimlerinden sonra özellikle de Beştepe Külliyesi’nde oturan muhteremin hali artık hâl değildir. O şimdilerde kanla elini yıkayıp iktidarını da bu şekilde sürdürebileceğine inanmıştır. Bu nedenle başlatılan operasyonlar tırmanış göstermiş, PKK’lılar vur kaç taktiği uygulayarak ve süreç boyunca silahlanarak eylemlerini daha kolay yapar hale gelmişlerdir. Suruç kışkırtması sonucu ISİD’ın gündeme gelmesiyle birlikte IŞİD sınırda bir askerimizi katletmesinin sonrasında bir daha benzer bir eyleme girişmeyip ortadan adeta kaybolmuştur. Oysa PKK tam tersi davranmış, eylemlerine hız vermiş, asker ve güvenlik güçlerine yönelik saldırılarını arttırmış, kimi siyasiler ise bu tırmanışı görecekleri ve durdurma yönüne gidecekleri halde, " sırtımızı PKK’ya dayıyoruz" yönünde açıklamalar bile yapmaktan çekinmemişlerdir.

PKK’lılardan gelen açıklamalar kışkırtıcıdır. HDP sözcüleri yanlış yerde dolanıp durmaktadırlar. Örneğin Selahattin Demirtaş’ın AB ve NATO’ya çağrıda bulunup olayların durdurulmasını istemesi konuyu hiç anlamadığını göstermektedir. Kandil’in de bir yüzü ABD’ye dönük olup buradan medet umar açıklamaları peş peşe gelmektedir. Yani PKK, bugün askerlere yönelik eylemlerini arttırmıştır. Son zamanlarda ölen askerlerin yakınlarının sözleri gündeme bomba gibi düşmekte asıl suçlunun kim ya da kimler olacağını işaret etmeleri açısından önem kazanmaktadır.

Nihayet kendisi alevi bir ailenin Malatya doğumlu çocuğu olan 32 yaşındaki Yüzbaşı Ali Alkan’ın tabutu başında abisi Yarbay Ali Alkan’ın tepkisi karşısında herkes donup kaldı, herkes ne söyleyeceğini, nasıl davranacağını şaşırdı. Böyle şey olur muydu? Asker adam acısını içine gömer, gözleri ufukta vakar bir şekilde tabutun arkasından yürür sonra da beylik söz olan “vatan sağ olsun” der ve olup bitenler unutulur giderdi. Böyle olmadı tabi. Yarbay tepki gösterdi, tepkisi gideceği yere gitti. Bir de baktık ki, ne kadar besleme basın varsa Yarbay Mehmet Alkan’ın ordudan atılmasını yazmış. Bu çevrelere açıktan açığa diyoruz ki; siz insanlıktan zerre kadar nasibinizi almamışsınız tamam da, nereye kadar kral soytarısı olmaya devam edebileceksiniz işte bunu soruyoruz size? Çünkü yolun sonu göründü.

Bir de solda yer alan ve Ali Alkan’a sahip çıkan dostlar var. Bunlara da iki çift sözümüz olacak. Bizler eleştirilerimizi yaparken sizlerse müthiş demokratlık taslayıp taraf olduğunuz tarafın da ne kadar devrimcilikle, ilericilikle, hatta sosyalistlikle ilgileri olup olmadığını sorgulayamaz mıydınız?

Hayır sorgulayamazsınız.

Çünkü sizler ittihatçılar karşısında itilafçısınız, Kuvayi milliye karşısında İngiliz Teali Cemiyeti yanında durmaktan çekinmezsiniz, Kurtuluş Savaşı’nı yok sayacak kadar gerçeklerden uzaklaşmışsınız. Özetle diyalektikten bir haber, ne nereye kadar savunulur, doğru dürüst analizini bile yapamadığınız için laiklik konusunda bile şeyhlerin şıhların yanına düşmekten, onlara kutlamalar yapıp heykellerini dikmekten çekinmediniz.

Bu yüzden salt duygusal davranarak yazıya döktüğünüz insani şeylerin ne yazık ki bir yararı da yok bir anlamı da.