ABDÜLHAMİT KAFASI

Yazan: Turgut Koçak 2 Eylül 2015

Ülkemizde yaşananlara baktığımız zaman AKP iktidarı dışında hiçbir dönemde bu tür uygulamaların yaşanmadığını görürüz. Faşist darbe dönemlerini ayrı tutmalıyız diyeceğim ama o dönemlerde bile bu denli keyfiliğe başvurulmuş değildir.

Bunlar bu yüzden tam da Abdülhamit kafası taşımakta olup kimseye göz açtırmak istememektedirler.

Peki, şimdi ne oldu da Türkiye hem de sivil bir iktidar eliyle bu noktaya getirildi?

Her şeyden önce uluslararası bir operasyonla işbaşına getirilen AKP emperyalist dünyanın kendi planları doğrultusunda bir seçimdi. Emperyalist güçler de iyi biliyorlardı ki, her dediklerini, ülkeye ihanette dahil, ancak gözü dönmüş kafası dini devlet kurma yolunda örümceklenmiş kesimlere yaptırabilirlerdi, öyle de oldu. Emperyalist dünyanın bölgede 100 yıllık organizasyonuna yol açacak operasyonlara geçilmesi AKP iktidarı ile birlikte doruk noktasına çıktı. Kuzey Afrika’dan Çin Seddi’ne kadar geniş bir coğrafyada emperyalist dünyanın neler yaptığını hepimiz biliyoruz.

AKP ve bu dönemde AKP’nin Genel Başkanı olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan aracılığı ile emperyalistlerin doğrudan işbirlikçiliğine soyunuldu. Türkiye ekonomisi bankalarda dahil tam anlamıyla dış güçlerin kontrolüne geçti.

Yapılan özelleştirmeler sonrası uluslararası sermaye güçleri ve yerli işbirlikçileri bir koydular beş kazandılar. Doğal olarak bütün bu ödünlerin karşılığında da AKP iktidarına içerde ve dışarda yapmak istedikleriyle ilgili geniş çapta yol verilip göz yumuldu.

Bilinir ki, her şeyin bir kullanım süresi olduğu için AKP’nin de kullanım süresi yeterince dolmuş sayılırdı. Emperyalist dünya yavaş yavaş AKP’den yüz çevirmeye başladı. Ancak olan olmuş, Türkiye görülmemiş bir karmaşanın içine itilmişti. AKP iktidarı ile geçen sürenin neredeyse tamı tamına 10-11 yılını bu iktidara uşaklık etmiş liboş takımı da öve öve bitiremediği gibi bunları aynı zamanda da demokrasi havarisi gibi göstermekten çekinmediler.

Oysa ortada demokrasi adına bir şey yoktu. Yapılanlar birer ikişer AKP’nin amaçladığı sisteme ulaşmak için başvurduğu politikalardan ibaretti. Sonra bir de baktık ki, bu liboş ve soldan türeme kimi kesimler yavaş yavaş ağız değiştirdiler. Türkiye’de AKP iktidarının umduklarını gerçekleştirmediğini, antidemokratik yol ve yöntemlere başvurduklarını söylemeye ve yazıp çizmeye başladılar.

Ne var ki, atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmişti. AKP kendisini desteklemeyen sermaye kesimlerini ve yazılı ve görsel basını raptı/zapt altına almak için her yolu deniyordu. Kimi kuruluşlar mali denetim adı altında polis baskınlarına uğradı. Kimi sorumlular tutuklanıp içeriye alınarak yıldırılmaya çalışıldı. Kimi medya gruplarına bizzat RTÜK eliyle ağır cezalar kesildi. AKP gibi düşünmeyen kim varsa baskın bir propaganda ile terörist ilan edilerek üzerlerine gidildi.

Düzmece yöntemlerle insanlar gözaltına alınıp tutuklandılar. Mahkemeler tutuklanan bu kimselere en ağır cezalar yağdırdı. 5-6-7 yıl içerde kalanlar bir de ne görelim “suçsuzlarmış” denilerek salıverildiler. Basın kuruluşlarına yapılan baskılar sonrasında pırasa doğranır gibi gazeteciler doğranıp işlerinden oldular. İşveren iktidardan gelen tepkileri göğüsleyemeyeceği için bedeli gazetecilere ödetildi.

Dedik ya ülkede hukuk hiçe sayıldığı için Recep Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarına muhalif kim varsa düşman muamelesi gördü. Öyle ki, dün yollarda birlikte yürüyüp yağmurda birlikte ıslananların yolları ayrıldığı için sıra onlara geldi.

Samanyolu TV’ye, Zaman gazetesine ve Fethullahçı oldukları düşünülen şirketlere operasyon çekildi. Bankalarına el konuldu. Dün itibari ile de İpek Grubu’nun hem şirketlerine hem de yazılı ve görsel basınına yönelik operasyon geldi. Sözcü Gazetesi alışılmadık bir yöntemle birinci sayfasını ‘SÖZCÜ SUSARSA TÜRKİYE SUSAR!" başlığıyla çıkardı ve köşe yazarları ise baskıları kınamak ve olacaklara dikkat çekmek için köşelerini boş bıraktılar.

Bu olup bitenleri kim ki olağan karşılar ve AKP’nin faşizan tutum ve davranışlarına karşı çıkmazsa yarın herkesin kapısı çalınabilir. İşte bu yüzdendir ki, AKP’nin bu keyfiliğinin karşısında durulmalı, AKP ve Recep Tayyip Erdoğan’ın korkutma ve sindirme girişimlerini boşa çıkarmalıyız.

Birileri ne olacak canım çekilen operasyonlar Fethullahçılara karşı diyerek gerçekleri görmezden gelebilir ve AKP’ye haklılık payı çıkaran tutum ve davranışlarda bulunursa; bu da bilinmeli ki, bu davranışlar sadece ve sadece AKP ve Recep Tayyip Erdoğan’a hizmet edecektir.