ABD ve EMPERYALİZM KARŞITLIĞI DEVRİMCİ BİR GÖREVDİR

Yazan: Turgut Koçak 6 Mart 2012

1960’lı yılların ortalarına döndüğümüz zaman ülkemizin her tarafında ABD emperyalizmi ve ABD’nin güdümündeki saldırı ve savaş örgütü NATO gençlikten özellikle de üniversite gençliğinden büyük bir tepki görüyordu. O dönemin gençliği Türkiye’nin bağımsızlığını belgileştirip toplumsal bir birikim ve kalkışma sağlayarak döneme damgasını vurmuştu. TİP’in açtığı NATO karşıtı kampanya ile 10 hanelik köylere kadar ulaşılmış, geniş halk yığınlarının desteği sağlanmıştı. ABD emperyalizminin Vietnam halkına karşı uyguladığı kırım ve yok etme saldırısı ülkemiz gençliği tarafından şiddetle eleştiriliyor, Türkiye devrimci ve sosyalist hareketinin Vietnam halkıyla dayanışması bayraklaştırılarak büyüyor, kitlesel ABD karşıtı eylemler düzenlenerek büyük bir güç yaratılıyordu. O dönem anımsanırsa ABD’nin 6. Filosu da dahil her türlü varlığı, Türkiyeli devrimcilerin ve sosyalistlerin direnişi ile karşılaşıyor, 6 Filo’nun askerleri Dolmabahçe’de gençler tarafından denize dökülüyordu. Ne acıdır ki, Türkiye’nin devrimci gençleri böylesi eylemlerle tarihe geçerlerken, gericilerin Amerikan desteği ile oluşturdukları İlim Yayma Cemiyeti ve Komünizmle Mücadele Dernekleri üye ve yandaşları da devrimci ve sosyalist gençliğe saldırıyorlardı. Gericilerin saldırılarından Kanlı Pazar olarak tarihe geçmiş, devrimci gençlerin arasından ölen ve yaralananlar olmuştu. Sonra; Deniz Gezmiş ve arkadaşlarınca başlatılan Samsun’dan Ankara’ya Yürüyüşte çok büyü ilgi çekmiş, Türkiye’de devrimci mücadelenin sıçrama yapması ve kitleselleşmesini sağlamıştı. Yine ODTÜ’de Vietnam kasaplarından Commer’in arabası 6 Ocak 1969 tarihinde yakılarak Amerikalılara hadleri bildiriliyordu.

12 Mart 1971 faşist darbesi gençliğin devrimci dinamizmini yok etmek ve devrimci ve sosyalist parti ve örgütleri kapatmak gibi bir görevi üstlenmiş, o dönemde özellikle gençler olmak üzere ülkemizde sayısız devrimci ve sosyalist işkence görmüş, yaşamlarından olmuş, uzun süre cezalar alarak bedeller ödemişlerdi. Özellikle 1973’lerden sonra ülkemizde devrimci ve sosyalist hareket yeniden toparlanmış 12 Eylül 1980 faşist darbesine kadar da kitlesel bir güce ulaşmıştı. 1970’li yılların sonlarına kadar Türkiye devrimci ve sosyalistleri emperyalizm ve kapitalizm karşıtı bir savaşım yürütmüşler ve ülke gençliğinin büyük çoğunluğunu saflarına çekmeyi başarmışlardı. 12 Eylül faşist darbesi de, ABD emperyalizminin bilgisi dahilinde bu yüzden gerçekleştirildi.

Bu kez darbeyi yapanlar daha bilinçliydiler. Devrimci saflara genç insanların nasıl geldiklerinin analizini yapmışlar ve gençliğin devrimci saflara gelişinin önünü kesmek için bir dizi tedbirler almışlardı. Bunlardan birisi hiç kuşku yok ki, emperyalizm karşıtlığı üzerinden yapılan politik çalışmanın gözden düşürülmesi oldu. Bu anlayışı yurtseverlik bağlamında düşünmek gerekirken ulusalcılık olarak hatta milliyetçi şoven anlayış gibi değerlendirilerek sosyalist ve devrimci çevreler bu kesimlerden koparıldı. Oysa emperyalizm karşıtlığını kapitalizm karşıtlığı ile diyalektik olarak bağlantılandırmak devrimcilerin, sosyalistlerin hüneri olması gerekirken sosyalistlikten öğretisel bir uzaklaşmaymış gibi propaganda edilerek devrimcilerin, sosyalistlerin bakış açısı sığlaştırılıp yurtsever kesimlerle bağları tam anlamıyla koparıldı. Bize göre bu maksadın iki kaynağı söz konusudur. Birincisi başta ABD emperyalizmi olmak üzere emperyalist dünya Türkiye’de kendilerine karşı bayrak açacak olan yurtseverlerin direncini kırmak için böylesi bir öğretisel propagandayı yaygınlaştırdı. İkincisi de Kürt ulusal hareketinin kendi açısından yurtseverliği bir engel görmesi nedeniyle konunun üzerinde yaygın olarak duruldu ve bu öğretisel propaganda ise daha çok kendilerine sosyalist denilen grup ve grupçuklar aracılığı ile yapıldı.

Anımsayalım, 4 Temmuz 2003 tarihinde Süleymaniye’de 11 Türk askerinin başına, ABD askerlerince çuval geçirilmesi; Türkiye devrimcileri ve sosyalistlerince yeterince tepki görmeksizin geçiştirildi. Bu yüzden de geniş gençlik yığınları, devrimci ve sosyalistlerden uzak durdukları gibi, bu kesimlere dikkatlerini bile yoğunlaştırmayı gerekli görmediler.

Önceki gün Bodrum’da Amerikan Uçak Gemisi askerleri eğlenmek için kıyıya çıktılar. Amerikan askerlerine karşı ellerinde çuvallarla tepki koyanlara baktığımız zaman TGB’li gençler olduğun görüyoruz. Aynı gençlik örgütüne üye gençler daha önce de benzer bir eylem gerçekleştirmişler ve ABD askerlerinin başına çuval geçirdikleri için mahkeme önüne çıkarılmışlardı. Mahkeme önüne çıkarılan TGB’li gençler hakkında mahkemenin 16 yıl ceza isteminde bulunduğunu anımsarsak konunun önemi bir kez daha ortaya çıkmış oluyor. Neymiş efendim Amerikan askerinin başına çuval geçirildiği için onuruyla oynanmışmış. Peki ya Süleymaniye’de 11 Türk askerinin başına çuval geçirilmesi ne anlama geliyor? Gerçi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bu eylem için kendisine soru soran gazetecilere; “Ne notası, nota vermek müzik notası vermek değildir” demiş ve geçiştirmişti. O dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ise; Bu münferit bir olaydır” diyerek Amerikalı dostlarına bir şey söylemeye dili varmamıştı ya, bizim savcı ve yargıçlarımız öyle demiyorlar karşılığında TGB’lilere 16 yıl ceza isteminde bulunuyorlar.

Evet, TGB’nin eylemleri halktan destek görüyor. Bodrum’da Amerikan uçak gemisi askerlerinin karaya çıkmasını protesto etmek ve Amerikan askerlerinin başına çuval geçirmek için öteki devrimci ve sosyalistlerin olmaması, bu tür eylemleri akıllarına bile getirmiyor olmalarını doğru okumak ve yanılgıdan bir an önce dönülmesi ve her yerde, her zaman dünya halklarına kan kusturan, başta ABD emperyalistlerinin askerleri olmak üzere tüm emperyalist dünyanın askerlerine dünyayı dar etmek başat görevlerimizdendir.

TSİP ve TSİP’in gençlik örgütü Sosyalist Gençlik Birliği (SGB) böyle diyor, iyi bilinsin.