Yazan: Turgut Koçak 8 Mart 2022
Alışılmış şeyleri yazmaktansa bu günün nasıl böyle bir gün olarak ilan edildiğinin önemine de parmak basıp bir kez daha geçmişi andıktan sonra günümüzde üstümüze düşen görevleri yoğunlaşmanın çok daha yaşamsal olduğuna değinmek isterim. Düşünürüm ki böylesi bir tutum DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR BİRLİK VE MÜCADELE GÜNÜ olarak gündemimize girerse çok daha yararlı olacaktır.
Öncelikle altını çizerek söylemek isterim ki kapitalist sömürü sistemi kitleleri iliğine kemiğine kadar sömüren ve ezen bir sistemdir. Bu sistemde erkekler bir kez eziliyorsa kadınlar kesinlikle iki kez hatta daha da ağır olarak sömürülmekte ve ezilmektedir. Egemen olan ister din olsun, ister milliyetçilik, ister kapitalist devlet kadınlar üzerinde egemenliğinin kat kat fazlasını anamıza, kardeşimize ve bütün kadınlara öteden berin hız kesmeden yaşatıp durmaktadır.
Kokuşmuş pis bir düzen bile kendisini kadınlar üzerinden temizleme yarışındadır. Bu nedenle de bütün olumsuzlukların kadınlara fatura edildiğini namus kavramını bile kadınlar üzerinden anlatıp kadınların yaşam hakkına dokunan bir anlayışın ülkemizde ve dünyanın pek çok yerinde etkin olduğunu görürüz. Dünyanın bütün ahlaksızları ahlak anlayışını kadınlar üzerinden anlatmaya kalkarken bile yüzleri hiç mi hiç kızarmaz.
Bunun için kadınlar evlerinde dayak yerler, bunun için kadınlar yüksek bir yerden düşerler, bunun için kadınlar kurşuna dizilir, bıçaklanır ve öldürülür ve de birileri namuslarını temizlemiş olurlar. Bu yüzden İstanbul sözleşmesi birilerine ağır gelir. Bu yüzden kadın cinayetlerinde mahkemeler erkeklere ceza vermekte ikirciklenip kadın üzerinden hafifletici sebepler bulmaya çalışırlar.
Kadınlar çoğu zaman çalışma yaşamında adaletsizlikle karşılaşmakla kalmazlar, her fırsatta işlerinden olur kapının önüne konurlar. Öylesine erkek egemenliği teşvik görürü ki bu yüzden kadın sığınma evleri açılmak zorunda kalırlar. Bu yüzden kadınlar babaları, kardeşleri, sevgilileri, eşleri tarafından baskı altında tutulurlar. Hemen her bahane de kadınlar şiddetle karşılaşır, sokakta canlarının istediği gibi gezemezler, evlerinde bile can güvenlikleri yoktur.
Kapitalist sömürü sisteminden en çok etkilenenler kadınlar olur. Çocuklarına bakmak, ailelerini yedirip içirmek yükümlülüğü onların sırtına yıkılmıştır. Her gün yağmur gibi yağan zamlardan en çok etkilenenler de onlardır. Kapitalist sistem her şeyi alınacak satılacak şey gibi gördüğünden onların gözünde kadınlar bir insan gibi görülmekten çok bir meta gibi görülürler. Kadınlar çıkarına her ne yapılacaksa dinciler, sağcı gericiler karşı çıkarlar. Kadınları zaptı rapt altına alıp bu düzen gün yüzü göstermek istemez. Sistem açısından kadınların cahil kalması ve dünyayı tanımadan yaşayıp gitmeleri istenir. Çünkü kadınların uyanması demek toplumun uyanması demektir. Kadınların uyanması demek ataerkil dilin bile değişmesi demek, kadınların uyanması demek yarının gençlerinin boyun eğmeyeceği anlamına gelir. Çünkü her çocuk yaşama anne eğitimi ile adım atar. Bu yüzden de sistemin kadınlar korkulu rüyasıdır.
Evet, bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Birlik ve Mücadele günüdür. Bu günün anlamı gerçekte büyüktür. Bu yüzden de hemen bütün büyük kentlerimizde 8 Mart kutlamalarının ve etkinliklerinin büyük bir bölümü yasaklanmış, polis tedbirleri daha dünden itibaren alınmaya başlanmıştır.
AKP ve saray iktidarı döneminde kadınlar çok daha ağır yaptırımlarla karşı karşıyadırlar. Sistem istiyor ki ellerde, ayaklarda prangalar olsun, prangalar olsun ki kimse kıpırdayamasın. Hele kadınlar hiç kıpırdamasınlar. Çünkü kadının gücünden korkulmaktadır. Çünkü kadınlar yaşamın ta kendisidir. Sistem yaşamdan korkmaktadır. Korktuğu için de 2000 yıllık zeytin ağaçlarını bile doğramaktan çekinmeyen bir sistemle karşı karşıyayız. Ama bu sistemi alt edecek olan yaşamın ta kendisidir, Yaşamın ta kendisi olan kadınlar ve yaşamı var eden işçi ve emekçilerdir.
Bu nedenle Pek çok kadın önderini Kollantayn’ı ve Behice Boran’ın şahsında anıyor, mutlaka kazanacağız diyoruz mutlaka…