Yazan: Turgut Koçak 30 Temmuz 2022
Ülke soygunun, rüşvetin, tuzakların, yargıya talimatların kıskacı altında inim inim inlerken 26 Ağustos tarihinde Erdoğan, Bahçeli ve Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Destici 1071 tarihinin yıldönümü olarak Malazgirt Meydan Savaşı’nın kutlamalarındaydılar. Orada boy gösterenlere ve verdikleri mesajlara baktığınız zaman bir kez daha cumhur ittifakının önümüzdeki seçime kadar hangi silahları kullanacaklarına dair üç aşağı beş yukarı bir çıkarsamada bulunmamızı da diyebilirim ki kolaylaştırdılar. Sonra bu kutlamaların devlet adına ama gerçekte kendileri ile devleti iç içe geçirdikleri için kendi adlarına kutlama girişimlerine her adımda bir yenisini eklemekten çekinmediler.
AKP’li Afyonkarahisar Belediye Başkanı Mehmet Zeybek, 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 100’üncü yıldönümü nedeniyle bir konuşma yaptı. Mehmet Zeybek, konuşmasında Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı Kadir Mısıroğlu’na teşekkür etti. Zeybek konuşmasında, “Sözlerime son vermeden önce, Afyon’un kurtuluşunda ciddi gayretleri olan Kadir Mısıroğlu’nu Sarıklı Mücahit isimli eserinde de özellikle tasvip ettiği Afyonlu hemşehrilerimiz, kahramanlarımız Şükrü Çelikalay ve Bayatlı Albay Arif Bey’i rahmetle minnetle yad ediyorum” dedi.
Recep Tayyip Erdoğan’ın dünkü konuşması Cumhurbaşkanı adına idi ama bu konuşma daha çok AKP ve saray iktidarı propagandasından ibaretti. Kurtuluş Savaşı döneminde sahip çıkılan dinci kesimlerin kimlerle dans ettiğini bilmemize karşın bunların bilinçleri altüst eden “sarıklı mücahitler” yalanı ile kitleleri kandırmaya çalışmalarına da dikkat etmek gerekir. Erdoğan konuşmasını 2023’te yapılacağı ileri sürülen seçimleri Büyük Taarruza benzeterek alana seslenmesi, ülkede açlık, sefalet ve işsizlik olmadığını söylemesi aynı zamanda da neredeyse Batı’nın mağara devrini yaşadığına marketlerinde rafların boş olduğuna değinmesi de oldukça dikkat çekiciydi.
Bu arada eski TBMM Başkanı İsmail Kaharaman ise farklı görüşler yumurtlamaktan geri durmadı. Neymiş, şehirlerin kurtuluşu diye bir şey yokmuş. İzmir’e girilmesi ve alınması martavaldan ibaretmiş.
İstanbul’un kurtuluşu için tek bir kurşun bile atılmamışmış. Bu muhtereme bakılırsa onca şehitliklerde yatanlar yalan, ölümüne düşman kuvvetlerinin üstüne hücum eden ana kuzularının yaşamlarını yitirmiş olmaları da bir öyküden ibaret. TBMM’nin aldığı kararlar doğrultusunda Başkomutanlığı üstelenen Mustafa Kemal gerçeği de bir abartıdan ibaret. O çarpışmalarda erlerinden subaylarına kadar yaşamlarını yitirenlerin ve sağ kalan Mustafa Kemal ve arkadaşlarının onca özverisini de dikkate almamak lazım.
Birçok şey maddi gerçeklikten uzak öykülendirilebilir fakat savaş o kadar acımasızdır ki kimse bu acımasızlığı maddi gerçekliğinden arındırarak tevatürlere taşıyamaz. Ama bu dinci kesimlerin hayalleri sınır tanımıyor niyeyse. Bazı yurtseverleri ayırarak diyoruz ki kendileri savaş meydanlarında alınlarına bir kurşun yiyip yere bir daha kalkmamak üzere serilmiyorlar ama onların yerine hayali olarak serilenler olabiliyor.
Baksanız ya Kadir Mısıroğlu, “Keşke yunan savaşı kazansaydı o zaman ne saltanat ortadan kalkmış olurdu ne de hocalar asılırdı” diye açık açık konuşuyor ama Fesli Kadir’i referans alan Afyon Belediye Başkanı Mehmet Zeybek Fesli Kadir’in yazdığı Sarıklı Mücahit isimli eserine dayanarak baksanız ya ne büyük kandırıkçılık oynuyor.
Ama gerçeklerin ortaya çıkmak gibi bir huyu var. Gün geliyor hain kim ortaya çıkıyor. Hırsız, rüşvetçi, dolandırıcı, halkın dini duygularını sömüren kim imiş gözler önüne seriliyor. Yani sizin anlayacağınız tarihin gözünden hiçbir şey kaçmıyor hiçbir şey. De demişler tutsaklığın ne demek olduğun tutsaklığı yaşayanlar bilir. Bu yüzden de Kurtuluş Savaşını örgütleyenler ve onların özverileri için bir diyeceğimiz olamaz.
Olsa olsa o günün gerçeklerini anılarımızda sapasağlam tutarız. Ancak bir şeyi daha unutmayız. Nasıl paranın, altının sahteleri varsa Kurtuluş Savaşı’nı, Cumhuriyet’i ve bunları gerçekleştirenleri savunuyormuş gibi görünüp de işin bu noktaya gelişine kapı aralayanları da unutmayız. Tabi bu arada Yunan ordusu içinde Anadolu’nun işgalini mazlum bir halka karşı savaşılmasına başkaldıran ve de kurşuna dizilen Yunanlı komünist askerleri de unutmayız.
Çünkü bu konuda dünyanın bütün sömürücülerine en anlamlı yanıt Avusturya İşçi Marşıdır. Aşağı alıyorum.
Hayat denilen kavgaya girdik Çelik adımlarla yürüyoruz Biz bu karanlık yolun sonunda Doğacak güneşi görüyoruz
Dağları aşıyor bak yakınlaşıyor Kızıl yıldıza hep koşun Bu bir rüya değil bu bir hülya değil Yıldızıdır kurtuluşun
Kara deryalarda bir fenersin Senin ışığınla yürüyoruz Biz bu karanlık yolun sonunda Doğacak güneşi görüyoruz
Fabrikalarda biz tarlalarda biziz Biziz hayatı yaratan Din farkı bilmeyiz dil farkı bilmeyiz Sanki doğduk bir anadan
Anamız amele sınıfıdır Yurdumuz bütün cihandır bizim Hazırlandık son kanlı kavgaya Başta bayrağımız Leninizm
Bayrağını yükselt daha daha yükselt Yükselt bayrağı yukarı Bugüne vuralım yarını kuralım Kaldıralım sınıfları Kaldıralım sınıfları Kaldıralım sınıfları