Yazan: Turgut Koçak 3 Ocak 2022
2021 yılına baktığımız zaman şu gerçeği bütün çıplaklığı ile görüyoruz. 2022 yılı çok daha zor koşullarda ve iktidarla mücadele içinde geçecek. Çünkü iktidar, her türlü baskı ve zulmü arttırdığı gibi dayattığı ekonomik olarak ne varsa uygulamaya koymaktan an bile geri durduğu yok. Daha da önemlisi bugün ülkemizde 100 yıllık Cumhuriyet’ten geriye bir şeyin kaldığı da söylenemez. Yani iktidar Cumhuriyet’in ne kadar kurum ve kuruluşları varsa çiğneyip geçmiş, özetle dünya görüşüne uygun bir sistemi inşa etme çabası içindedir.
2021 yılında neler yaşanmış, keyfi davranışlar nasıl uygulanmaya konmuş, yargı nasıl işlemiş, sağlık hizmetleri ve korona salgını nasıl yönetiliyor, Milli Eğitim Bakanlığı’nda işler nasıl bu hale getirilmiş, eğitim nasıl çökertilmiş bunların hepsini ama hepsini biliyoruz zaten. Sonra Erdoğan’ın keyfi tasarrufları ve Bulu’nun Boğaziçi Rektörü olarak atanması, Boğaziçi Üniversitesi’ndeki demokratik direniş, baskılar, zulümler, tutuklamalar, gözaltılar nasıl sürdürülmüş bunların hepsini de yaşadık yaşıyoruz.
2021 yılında neler yaşadık neler. Deprem, sel, orman yangını ve bütün bu krizlerin ne kadar kötü yönetildiğini de bütün çıplaklığı ile bütün ülke gördü ve yaşadı. İktidarı ise bütün bu krizleri her anlamda yönetemez konuma düştüğünü de biliyoruz. Peki, bu kadar acı şeyler yaşanırken Erdoğan’ın milletin tepesine otobüsten çay atıyor olmasına ne denebilir? Bütün olup bitenlerin faturası halka çıkarılırken bu denli büyük aymazlıklar içinde hüküm süren bu iktidarın tanımadık bilmedik yanları mı kaldı?
Evet, devlet çarkının orasına burasına serpiştirilen vurguncusundan, mafyasına, kara paracısından yandaş zenginlerine kadar Sedat Peker’in açıklamalarından öğrendik ki araları bozulmuş ve her biri birbirlerini suçlar hale gelmiştir.
Peker’in açıklamaları karşısında devlet çarkını ellerinde bulunduranlar bile hem kendilerini savunamaz hale gelmişler hem de işin içinden çıkamaz hale düşmüşlerdir ki bugün bazıları dünya alemin gözü önünde tutuklanıp içeri bile atılmıştır. Ancak iktidar Sedat Peker’i susturmak için de operasyon çekip en azından konuşmasını engellese bile söylediklerinin hepsi hem yanıtsız kalmış hem de söylenenlerle ilgili iktidar gıkını bile çıkaramamıştır. Yani işin özeti bu çevrelerin kendi aralarında sağladıkları mutabakat bozulmuş ve hepsi birbirlerini suçlar hale gelmişlerdir. Sezgin Baran Korkmaz’ından Mehmet Ağar’ına, SADAT’tan bilmem kimlere kadar uzanan dalga herkesi ama herkesi ciddi bir şekilde düşündürür olmuştur. Soylu ile Peker arasındaki kavgada söylenenlerin yüzde biri bile doğru olsa bu büyük suçtur ama görünen odur ki hepsi doğrudur.
Ayrıca şunu da hiç unutmamak gerekiyor. İBB’ye ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na karşı açılan kampanya da boşu boşuna düşünülmüş bir kampanya olmayıp iktidarın hesaplarının sahneye bir bir konulmasından ibarettir. Hem bu operasyonu sal Soylu’ya arka çıkarak Bahçeli’nin düşündüğü şeklindeki yorumlara da prim verilmemesi gerekir. Çünkü bu yöntem iktidarın 2022 yılında baskılarını arttırmak ve muhalefeti susturmak için OHAL dahil bazı mizansenleri sahneye koyma isteğidir bun hiç ama hiç aklımızdan çıkarmayalım.
Yaşananlara baktığımız zaman bir de olayın başka bir yanını düşünmek gerekiyor. Halk açtır, işsizdir, yarınını karanlık olarak görmektedir. Kuru ekmeğe bile muhtaç hale getirilen yığınlar sorunlarını kimin nasıl çözeceğinin hesabı içindedir. Bu yüzden de doğal olarak kendisine sorunlarını çözmeleri için adres arayışı içindedir. Bu yüzden de muhalefet parti liderlerinin önünü kesip “Bizi bu yönetimden kurtarın” diye serzenişte bulunanlar aynı zamanda da sorunlarının nasıl çözüleceğini sorumlu ağızlardan duymak istemektedirler. Evet, milyonlar daha çok güven duyacakları adresler arayadursunlar, onların sorunlarını tabi ki de pansuman tedbirlerle çözmenin olanağı yoktur fakat denize düşenin de yılana sarıldığını hiç ama unutmamak gerekir.
Durum bu olunca da gündeme sosyalistlerin söyleyecekleri ve nasıl hareket etmeleri gerektiği geliyor. Evet, toparlanmalıyız. Evet, sokakta birlikte davranmalıyız ama bir şey var ki giderek daha da bir önem kazanmaktadır. Seçim erken veya zamanında yapılırsa ne yapacağız? Bunun için de HDP ile birlikte bir seçim ortaklığı gerçekleştirilmeli ve kıran kırana bir mücadeleye hazır olunmalıdır. Çünkü bu iktidarın iktidar olmaktan gelen gücünü de kullanarak sandıkta kazanılan sicimi kendi lehine çevirmeyecek diye de asla düşünülmemeli bütün gücümüzle kaçak yapacak ne kadar şey varsa iyice tıkayıp 2017 tarihinde yapılan Anayasa oylaması benzeri bir sonuca asla izin vermemeliyiz.