Yazan: Turgut Koçak 1 Ocak 2022
Dün akşam marketlerden alışveriş yapanlar kesinlikle çok acı şeylere tanık olmuşlardır. Bu ülkenin halkını bu duruma düşüren de hiç tartışmasız AKP ve saray iktidarı olmuştur. Şimdi bu iktidarın sözcüleri çıkıp öyle şeyler söylüyorlar ki bunların yüzüne ne söylense az, eleştiri dozunu ne kadar yükseltsek yetmez.
Dün, marketlerden alışveriş yapan her on kişiden kesinlikle yarıdan fazlası eğer meyve alıyorsa sayı ile alıyordu. Bazıları utanıyor olmalıydılar ki sayı ile aldıkları meyveleri tarttırırken utandıkları için biz zaten evde iki kişiyiz diyor, nasıl utandıklarını gizlemek için ne yapacaklarını bilemiyorlardı. Hele bir kadının tavuk budu almak için nasıl kıvrandığını görünce marketteki rafları kırıp dökmemek için kendimi zor tuttum. 2 Tavuk budunun fiyatını sordu. Oradaki görevli 32 lira deyince kadın ne yapacağını bilemedi. Alsa bir türlüydü almasa bir türlü. Ama o kadına bir kadın yardımcı oldu ve parasını da ödeyiverdi. Bu arada görevli de fiyatı daha aşağı çekti.
İnsanlık ölmemiş diye düşündüm. Evet, insanlık ölmemişti fakat bu ve buna benzer yöntemlerle insanlık da bir gelir kesinlikle ölürdü. Çünkü ülkeyi yönetenlerin vicdanlı ve mutlu insanlar olmadığı düşüncesi geçti içimden. Bu konu ile ilgili bir Çin Feylesofu şu sözleri söylemiş. İNSANI MUTLU EDEN İKİ ŞEY VARDIR. BİRİSİ TEMİZ BİR VİCDANA SAHİP OLMASI, İKİNCİSİ DE GÜVENECEĞİ DOSTLARININ BULUNMASI.
Bu sözler doğrudur. Doğru olduğu için de vicdansızların mutlu olması düşünülebilir mi? Ya bu vicdansızların dostları olabilir mi? Bu gibiler ne mutlu olabilirler ne de güvenebilecekleri dostları bulunur? Bu yüzden ülkemizdeki politik atmosfere baktığınız zaman dün birlikte olanların bugün birlikte olmadıklarını sık sık görürüz. Bizim ülkemizde ise bu gelenek AKP ve saray iktidarı ile birlikte iyice tavan yapmıştır.
Evet, bu iktidarın ileri gelenleri dünyanın en zengin yöneticilerine dönüşmüşler, paraya para, mala mülke mal mülk demeyecek kadar dünyalık biriktirmişlerdir. Her ne kadar başkalarına yoksulluğa övgü düzüp yoksulların Allah’ın en kayırdığı, sevgili kulları olduklarını söyleseler de kendileri niyeyse hiç mi hiç yoksulluğu seçmezler. Hem öyle ki “Allah verdikçe veriyor” diyenler de bunların arasından çıkmıştır. Halkı kandırmak için sürekli din alıp din satarlar.
Türkiye’de gelinen nokta yoksulluğun tavan yaptığı, adaletin işlemediği, insanların kayrıldığı, ayrımcılığın daniskasının yapıldığı, baskı ve zulmün ardının arkasının kesilmediği yerdir. Bunları kim açığa çıkarmak isterse hemen üzerine çullanılır, terörist, hain, dış güçlerin maşası denilerek susturulmak istenir. Yargı derseniz yoktur, emir komuta ile işler. Eğitim bitirilmiştir, kamu personeli alımı işinizin ne kadar ehli olursanız olun dikkate bile alınmaz. KPSS’den en yüksek puanı alın isterseniz geçmez. En düşün puan alanlar sözlü sınavlarda kayrılıp işe yerleştirilir. Yani iktidar devletin her bir kurumunda kadrolaşmak için elinden geleni yapar.
Son öğretmen atamalarında yapılan haksızlık da böyle patladı. En yüksek puan alan çocuklarımız sözlü sınavlarda çaktırılıp elendiler. Bunun üzerine de öğretmen adayları Kılıçdaroğlu ile görüştü. Kılıçdaroğlu ‘da bu konuyu gündemde tutmam ve Milli Eğitim Bakanı’nın hem dikkatini çekmek hem de sınavlarla ilgili bakanlığı gitti. Ancak kapıya asma kilit vuruldu ve Kılıçdaroğlu içeri alınmadı. Bu olayla ilgili olarak kükreyen Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun devletin kurumlarına giremeyeceğini kamuoyuna açıkladı ve Kılıçdaroğlu’nu şu sözlerle hakaret etti. “Dürüst değil, kalibresi bozuk, cins, cibilliyeti bozuk.”
Evet, kapitalizm sömürü, baskı ve yıldırma düzeni olduğu için geldiği nokta işte burasıdır. Bizler vicdandan söz ediyoruz yok. Zaten vicdan denilen şey ise görecelidir. Asıl olan şeyse yurttaşları kimsenin vicdanına bırakmamak olup bunların düzeni kapitalizmi başlarına yıkmak için 2022 yılını Türkiye Sosyalist İşçi Partisi olarak mücadele yılı olarak ilan ediyoruz. İnsanlığa en büyük kötülüğü yapan kapitalizmi ya yıkacağız ya yıkacağız.
Bu sistemin savunucularını da er ya da geç tarihin çöplüğüne göndereceğiz…