Yazan: Turgut Koçak 5 Ocak 2020
İşsizlik tavan yapmış durumda. Açlık, yoksulluk ve çaresizlik evlerde, sokaklarda kol geziyor. Eğitim bitmiş, Sağlık hizmetleri ticarileştirilip içi boşaltılmış. Emeklilere ölümlerden ölüm beğenin deniliyor. İşçilere reva görülen 2324 TL asgari ücret enflasyon rakamlarının ve zamların yanında şaka gibi.
Babasının malını işçilere verdiğini düşünen Recep Tayyip Erdoğan verilen zammı çok bulmuş olmalı ki jestinden bile vazgeçti. Ülkede geçmişte yapılan bütün fabrikaların köküne kibrit suyu döküldü. Özelleştirilen fabrikalar bir avuç haramzadeye kapanın elinde kaldığı hesabı yağmalattırıldı. Tarım bitti. Artık aklınıza ne geliyorsa dışarıdan getiriliyor. Şunu yaptık, bunu yaptık palavraları ise sadece göz boyamak için dile getiriliyor. Yapılan ne varsa halkın hizmetine yarasın diye değil, vurguna vurgun katsın düşüncesiyle yapılmış. Yandaş şirketler Karunlaştırılmış, paydan pay alanların ise keyfi yerinde. Dış ve işbirlikçi sermaye güçlerine vurgun için kapılar sonuna kadar aralanırken, sanki AKP ve saray iktidara rantı yönetmek için gelmiş gibi soygun üstüne soygun gerçekleştiriliyor. Kamu kuruluşları yağmalanmış, bu konuda inceleme yapan ve rapor hazırlayan Sayıştay’ın söylediklerine kulak asan bile yok. Doğa tahrip ediliyor, çevre talanı ile sularımız, göllerimiz, ırmaklarımız kirlendirilip ülke neredeyse susuz hale getirilmek isteniyor. Ağaçlar doğranıyor, topraklarımız çoraklaştırılıyor. İlaçtı, tohumdu, gübreydi çiftçilerimiz otomatiğe bağlanmış soyuluyor. Pek çok çiftçimiz bankalara borçlandırılmış, toprakları elinden gitmekle karşı karşıya kalmışlar.
Ülkenin her köşesinde şiddet artarak sürüyor. Kadın cinayetlerinin önüne geçilemiyor. Bu konuda iktidarın ideolojisi adeta cinayetleri teşvik edercesine bir çaba içerisinde. Sorumlular ve suçlulardan hesap sorulamıyor. Sorulsa bile bir taraf canından olduktan sonra harekete geçilip timsah gözyaşları dökülüyor. Yetkililerin her açıklaması faul açıklamalar. Biri ya da birilerini teşvik eder biçimde sürüyor.
Öğrencilerimiz zaten zor zahmet bir yaşam sürdürüyorlar. Bütün bunlar yetmiyor karınlarını zor doyururlarken yemeklerine üniversite yetkilileri zam üstüne zam bindiriyorlar. Yemek öğünleri 3’ten 1’e indirilmiş. Bu durumu sineye çekmek istemeyen öğrencilerimize karşı şiddet uygulanıyor. Güvenlik görevlileri öğrencilerin haklı istemlerini coplarla karşılayıp sindirmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Zaten anne ve babalarından sınırlı destek alabilen öğrencilerimiz açlıkla terbiye edilmeye çalışılıyor. Üniversite ve Yüksekokullarda verilen eğitim bilimsel olmaktan çıkarılmış. Dinci, gerici eğitim anlayışı her tarafa zehirli sarmaşıklarının kollarını atmışlar. Çocuklarımız geleceklerinden kuşku duyuyorlar, anneler ve babalar umutlarını kesmişler. Öğrenciler okullarını bitirdiklerinde eğer iktidarın yandaşı değillerse işe mişe girme şansları kalmamış. Bir zamanlar soruları çalarak işi halleden Fetöcülerin yaptıklarının aynısını bu iktidar yapıyor. Sınava mı girdinz, kaç puan alırsanız alın kıymeti yok. AKP ve saray yandaşı olmayan kimse mülakatlarda sınav falan kazanamıyor. Dünün hilebazlarının yerini bugün aynı vicdansız ve halk düşmanı hilebazlar almışlar.
İktidar işi gücü bırakmış, durmadan halkın kulaklarını sağır edercesine savaş tamtamları çalıyor. Yok, şurda askerimiz varmış, yok burda varmış, Libya’ya da gider gerekeni yaparmışız palavrası ile beka sorunumuz var sosu ile de milliyetçi kafalar dolduruldukça dolduruluyor. Sonrasında ise toplum cehalet içinde yüzenlerin palavraları ile kuşatılıp teslim alınmak isteniyor. Şimdi de aynı yöntemler Libya’da gerçekleştirilmek istenerek savaş karşıtı pek çok yurtseverin kafası bulandırılmak isteniyor. Başka ülkelerde süren iç savaşlarda ülkemizi dinci gericilerden yana taraf yapmak isteyen iktidarın yalanlarıyla yığınlar kandırılıp uyutulmak isteniyor.
Neymiş efendim Kanal İstanbul’u yapacaklarmış. Niye? Çünkü bu iktidar rant iktidarı.
El attığı ne varsa çekirge sürüsü gibi kuruta kuruta yol alıyor. Şimdiyse sıra Kanal İstanbul’un yapılacağı söylenen yere geldi. İktidarın bilimsel hiçbir çalışması da yok, bilime olan inancı da. Bilim insanlarının kaygılarıyla da adeta dalga geçiliyor. Deprem mi dediniz, bunlar Allah bilir deyip çıkıyorlar işin içinden. Sular, ormanlar yok olup ülkemiz çoraklaşacak mı endişesi taşıyorsunuz onlar oralı bile değil, çünkü düşlerinde cennet bahçelerinde adamlar huri hayali görmekle ırmakların kenarında sallanan tuba dallarının gölgesinde yan gelip yatmak ve çeşmelerinden yağ, bal akan yerlerde Allah’ın sevgili kulları olarak köşe kapıp şarap testilerini başlarına nasıl dikeceklerinin hesabını yapmakla meşguller.
Peki, ya biz?
Bizler de 2020 yılının halk düşmanları ve emperyalist kapitalist sistemle mücadele yılı olacağını söylüyoruz.
Öyle olması için de herkesi partimiz, Türkiye Sosyalist İşçi Partisi saflarında mücadeleye çağırıyoruz…