15-16 HAZİRAN’I ANARKEN

Yazan: Turgut Koçak 14 Haziran 2024

15-16 Haziran 1970 yılında yaşanan şanlı işçi sınıfı direnişi her yıl hem anılıp şanına yaraşır toplantılar gerçekleştirildi bir yandan da övgüler düzülerek sıradan hale getirildi. Evet, Trakya’dan Sakarya’ya kadar geniş bir alanda işçiler sendikal haklarının ellerinden alınmasına karşı çıkarak geniş çaplı bir yürüyüş başlattılar. Bu yürüyüş sırasında yol boyunca sayısız fabrikadan çıkan işçiler yürüyüşe omuz vererek hem direnişi kitlesel hale getirdiler hem de büyük bir coşkuyla İstanbul’a girildi. İki yakanın işçilerinin buluşmasını önlemek için emniyet güçleri ve askerlerden oluşan bir güç kullanıldığı halde yürüyüş seli durdurulamadı. Köprüler açıldı yine de işçiler kararlılıklarından vazgeçmediler.

Bu durumdan büyük bir paniğe kapılan egemen güçler gerekli mercileri harekete geçirerek işçi önderlerini Sıkıyönetim emriyle bir anlamda gözaltına alarak işçilerin direnişini durduracaklarını düşündükleri için adımlar attılar sonuçta başarılı da oldular.

Bu direniş daha başka nedenler yüzünden ikinci gününde dağıldı. Ancak geriye yıllarca konuşulacak diyebiliriz ki direnişin destanı kaldı. O güne kadar birçok küçük burjuva hareketleri Türkiye’de işçi sınıfının nicel ve nitel bir birikiminin olmadığını her fırsatta söyleyerek onlar adını bu işi asker, sivil, aydın özetle küçük burjuva unsurların işçi sınıfı adına bu mücadeleyi üstlenebileceklerini dile getirerek Milli Demokratik Devrim tezini gündeme taşıyarak öğretisel bir sapmanın ortamını hazırladılar. Buradan kalkarak öğrenci hareketleri de kendisini bu çizgide görürken işçi sınıfının eylemli ve öğretisel önderliğini işi reddetmeye götürdüler. O dönemde içinde yaşanılan karmaşık ortam ve dağınıklık yüzünde 12 Mart faşist darbesi önlenemedi ve devrimcilerin neredeyse tamamı ağır işkencelerden geçirildi, katliamlar yaşandı. TİP kapatıldı, yöneticileri tutuklanıp içeri atıldı. Ne var ki onca eza cefaya karşın yine de kimse ne doğru dürüst özeleştiri yaptı ne de durumunda bir değişikliğe gitti. Sınırlı sayıda bir kadro ile kuruluşundan çok önce çalışmalara başlayan TSİP ise parti konusunu ve işçi sınıfının eylemli ve ideolojik öncülüğünü açıktan açığa dile getirerek 15-16 Haziran 1974 tarihinde parti kuruluşunu gerçekleştirdi.

Onca eksikliklerini sürdürenler ve de işçi sınıfının nicel ve nitel varlığını tartışma konusu yapanlar her 15-16 Haziran tarihini hep sahiplenip hem de kutlamalarını gerçekleştirdiler. TSİP’e binen yükse hem kuruluş tarihi itibariyle hem de işçi sınıfının Türkiye’de nicel ve nitel olarak var olduğunu söylediği ve sınıfın öncülüğünü savunduğu için daha da yükü ağırdı.

İşçi sınıfının varlığı üzerinde kalem oynatanlar içine düştükleri çelişkinin bile farkına varmış değillerdi ama onlara sorarsanız yine de sosyalizm mücadelesi sürdürüyorlardı. Bu bağlamda TİP’te bir sorun yoktu ama bugün tarihse TKP olarak adlandırdığımız İsmail’in Bilen’in TKP’si de Ulusal Demokratik Devrim tezini savunuyor, propagandasını bile bu çizgi üzerinden yürütüyordu. TSİP hiç böylesi ideolojik boşluğa düşmedi. 50 yıllık tarihi boyunca bıkmadan usanmadan İşçi sınıfının ideolojik ve eylemli öncülüğünü hep savundu. Yine TSİP partiyi de işçi sınıfının siyasal öncüsü olarak tarif etti ve ideolojik duruş çizgisini de bu nokta üzerinden var etti.

Bugün bile benzer tartışmaların yapılıyor oluşuna şaşmamak elde değildir. Bu yüzden de TSİP var eden öğretisel çizgisiydi örgütlense örgütlense Leninist bir parti bu anlayışla örgütlenebilirdi. Dünyada ve ülkemizde Sovyetlerin yıkılması ile birlikte nesnel olarak sayısız komünist partisi sadece güç kaybetmedi aynı zamanda da ideolojik olarak bir çürümüşlüğün içine düştüğü için bugün varlık nedenleri tartışılır oldu. TSİP’se evet, güç kaybetti ama bilimden asla yüz çevirmedi ve sağ siyasi davranış göstermek için birçoklarının yaptığı gibi sağ sapmaya asla göz kırpmadı. Ve zaten onca saldırılara ve varlığı ile uğraşanlara karşın dimdik ayakta kaldı.

Deyim yerindeyse kendilerini kurşuna dizmeye gelenlere karşı Nikolay Çavuşesku ve Elana Çavuşesku nasıl dimdik ölümü göze alarak üstün bir insanlık yiğitliği gösterdikleri gibi bugün TSİP’te aynı yiğitliği gösteren komünist bir parti olarak sahnededir. Bu yüzden de tarihte yaşananların arkasına saklanarak kendi gerçeğini asla unutmaz inkâr etmez.

Bu yüzden 15-16 Haziran 1970 yılın şanlı işçi sınıfı tarihi olarak kabul ettiği gibi TSİP’in kuruluş tarihi dolayısıyla da TSİP’in tarihi olarak kabul eder. * Şan olsun 15-16 Haziran 1970 direnişine. Şan olsun 15-16 Haziran 1974 TSİP’in kuruluşuna. *