Yazan: Turgut Koçak 15 Haziran 2022
Eğer işçiler örgütlü değilse, geniş anlamda halk örgütlü değilse şurası bir gerçektir ki egemen güçler döne döne işçileri ve geniş halk yığınlarını sömürür ve onları her türlü hak ve özgürlüklerinden yoksun kılarlar. Türkiye tarihine de baktığımız zaman bu örgütsüzlüğü bütün çıplaklığı ile görürüz. İşte bu yüzden ne işçiler haklarını alabilirler ne de geniş halk yığınları. Bir avuç işbirlikçi kapitalist ülkeyi istediği gibi sömürür, yönetir ve gerektiğinde onları ezer suyunu çıkarır.
Türkiye tarihinde 1960’lı yıllar bir anlamda başta işçiler olmak üzere geniş halk yığınlarının örgütlenme çabalarıyla geçer. O dönemde TİP kurulur, politik ortamda fırtınalar yaşanır. 1965 seçimlerinde 15 milletvekili ile meclise giren TİP, dönemin Adalet Partisi iktidarına deyim yerindeyse mecliste kök söktürür. TİP’e karşı sayısız komplolar kurulur, TİP yöneticileri saldırılara uğrar. Yine de emeğin hakkını savunan bir avuç insan yıldırılamaz. Dolayısı ile devrimciler ve sosyalistler gelişen bu ortamda moral bağlamında yaşamın her alanında üstünlük kazanırlar.
Türk-İş tarih sahnesine Amerikan tipi bir sendika anlayışıyla çıktığı için üzerine düşen görevlerin hiçbirini yerine getirmediği gibi üstüne üstlük haklarını savunması gereken işçileri patrona satar. Yani Türk-İş’in görevi sarı sendikacılıktır. İşte bu yüzden bir grup sendikacı bir araya gelir ve işçilerin haklarını savunmak için 1968’DE Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu DİSK’i kurarlar. DİSK kuruluşunun hemen arkasından yığınsal olarak işçileri örgütlemeye girişir. Dolayısı ile sarı sendika Türk-İş’ten kopan işçiler yığınlar halinde DİSK’e geçerler. Bu durumdan hiç de hoşnut olmayan patronlar DİSK’in önünü kesmek ve hatta kapatılmasını sağlamak için AKP iktidarına başvururlar. Sonuçta DİSK’in önü Çıkarılacak bir yasa ile kesilecektir. Yasa çıkar fakat 15-16 Haziran şanlı işçi direnişi işçi kentlerinde başlatılarak çıkarılan yasa işlevsiz bırakılır.
İşte bu nedenle 15-15 Haziran tarihe şanlı işçi direnişi olarak geçer. Bu konu sayısız kez işlendiği için konuya kısaca değinmekle yetindik.
Ancak yükselen devrimci mücadelenin önü bir türlü kesilememektedir. 1970 başları mücadelenin doruk noktasına yükseldiği yıl olur. 1971 12 Mart ordudan gelen faşist bir bildirge ile güç dengeleri değişir. Süreç içinde teknokratlardan oluşan bir hükümet kurulur. Sonrası bilinen gelişmelerdir ve devrimcilere, ilericilere, demokratlara, sosyalistlere yönelik ölümlerden ölüm beğenin denilerek katliamlar, tutuklamalar, işkenceler ağır cezalar, idamlar birbirini izler. Bütün ilerici kuruluşlar kapatılır, bu saldırıdan TİP de nasibini alır. Bu gelişmelerin de öyküsünü kısa tutacağız çünkü Bu konuların çoğu da sayısız kez yazıldığı için uzatmak gereği duymuyoruz. Biz yazımızda kimi başlıklara dikkat çekmekle yetineceğiz.
Evet, özellikle de şunun altını çizmek isteriz ki bir sosyalist parti burjuvazi tarafından kapattım denildiği zaman kapatılamamalıdır. Bütün bu gerçekler ve 12 Mart faşist darbesinin yapıp ettikleri de dikkate alınarak çeşitli çevrelerden katılan bir grup sosyalist tarafından hem de 12 Mart günlerinin etkili dönemlerinde bir çalışma başlatıldı. Devamında oluşturulan çok sayıda komite aracılığı ile her geçen gün çalışmaların ağı genişletildi. Süreç içinde kitle dergisi çıkarıldı ve dergide geniş olarak sosyalist parti olgusu işlendi. Dergi ülkenin her tarafına dağıtımı yapılarak ulaştırıldı. Yapılan çalışmalar 1973 sonlarına doğru hızlandırıldı. Geniş bir katılımın sağlanması için de özverili bir çaba harcandı. O dönemde çıkarılan kitle Dergisi ülke genelinde çok büyük bir yandaş ağı kurulmasını sağladı. 1974 Haziran ayına kadar hazırlıklar tamamlandı ve 15-16 Haziran şanlı işçi direnişine şanına uygun olarak sosyalist bir parti olan TÜRKİYE SOSYALİST İŞÇİ PARTİSİ (TSİP) kuruldu.
TSİP kuruluşu pek çok çevrede büyük sevinç yarattığı gibi bazı kesimleri de tedirgin etti. Biz bu yazımızda tedirgin olan kesimlerden söz edecek değiliz çünkü geçmiş geçmişte kaldı ama o geçmişte sonucunda bize çok önemli dersler bıraktı.
Birincisi; öğretisel birlik (ideolojik), ikincisi de örgütsel birlik. TSİP bu konuda ödünsüz davrandı. Dolayısıyla da haklı bir üstünlük elde etti.
Bir başka şeyse TSİP’le birlikte bir gerçekliğe dönüştü. Parti kapatılma tehlikesine karşı gerekli tedbirlerini alarak her koşulda var olmanın koşullarını yarattı. Bazı gerçeklere işaret ederek diyebiliriz ki TSİP bir anlamda ilkleri dile getiren ve parti yaşamında yaşama geçiren bir parti oldu. Evet, süreç içinde TSİP’te ağır bedeller ödedi ve başkaları gibi yok olup gitmediği gibi ayakta kalmayı başardı. Bugün kuruluşu üzerinden 48 yıl geçti.
Yani TSİP’in bugün kuruluşunun 48. Yılı.
TSİP yine yaşamın içinde yine sosyalizm için örgütleniyor yine sosyalizm mücadelesinde haklı yerini alarak ve ilkleri dile getirerek ve yaşama geçirerek mücadele ediyor.
ŞAN OLSUN, 15-16 HAZİRAN ŞANLI İŞÇİ DİRENİŞİNE!
ŞAN OLSUN, TÜRKİYE SOSYALİST İŞÇİ PARTİSİNE!