15-16 HAZİRAN

Yazan: Turgut Koçak 15 Haziran 2020

Bugün 15-16 Haziran Şanlı işçi direnişinin üstünden tamı tamına 50 yıl geçmiş. Elli yıldır yazar çizer ne büyük bir işçi direnişi gerçekleştirildiğine dair etmedik söz bırakmayız. Hakkımız da yok değildir hani? Hem ilk kez böylesine çaplı bir direniş konulmuş ve yığınsal bir katılım olmuş hem de korkmaları gerekenlerin yüreklerine korku salıp diken diken etmişiz saçlarını.

1961 Anayasası ile birlikte 13 Şubat 1961’de TİP kurulmuş, 1963’ten sonrasında ise örgütlenmesine hız vermiş, 1965 seçimlerinde meclise 15 milletvekili sokarak mecliste sistem partilerinin feleğini şaşırtmış, bunun üzerine TİP’e karşı olmadık tuzaklar kurulmuş, çalışma yapmak için gidilen her yerde saldırılar yaşanmış, hakkında davalar açılmış, mecliste bile AP’liler tarafından saldırıya uğramış bir partidir ki iş sadece bununla da kalmamış kendi içinden ve dışından haklı, haksız pek çok eleştiri oklarını üstüne çekmiştir.

O dönemlere baktığımız zaman Türkiye toplumunun hızlı bir uyanış içinde olduğunu görürüz. Dış koşullar ise uyanış için çok daha elverişlidir. Dünyanın dört bir yanında başta ABD emperyalizmi olmak üzere emperyalizme ve kapitalizme karşı başkaldırılar yaşanmış, bu başkaldırıların hemen çoğu da önemli başarılar elde etmiştir.

Bu hızlı uyanış işçiler arasında da yaygınlık kazanmış, o güne kadar kendisine verilenle yetinip sesini çıkarmayan yığınlar dalga dalga büyüyerek hak arayışı, sendikalarını özgürce seçmek için büyük sıçramalar elde etmiştir. Türk-İş gibi Amerikan tipi sendikacılığın karşına TİP’in de çabalarıyla 13 Şubat 1967’de DİSK kurulmuş, DİSK kısa zamanda büyüyerek Türk-İş sarı sendikacılarının korkulu rüyası haline gelmiştir.

Durumun bir an önce önüne geçilmesi için Adalet Partisi ve Güven Partililerin başını çektiği CHP’nin de yer yer katılımı ile DİSK boğulmak istenmiş, DİSK’in örgütlü gücünün ortadan kaldırılması için 274-275 sayılı sendikalar Kanunu’nda değişiklik yapılması yoluna gidilmiştir. Bu değişiklik gereğince Sendika kurulması için 3 yıl o iş kolunda çalışma zorunluluğu getirilmiş, Federasyon kurmak için mevcut işkollarında çalışan işçilerin en az üçte birisinin örgütlenmesi gerektiği ileri sürülmüştür. Ayrıca federasyona katılacak bir sendikanın da kendi işkolunda işçilerin üçte birini örgütlemesi gerektirdiği koşulu getirilmeye kalkışılmış, İşçilerin başka bir sendikaya geçebilmeleri için noter yoluyla kimliklerini göstererek istifa edebilecekleri ve yabancı bir işçi kuruluşunun üyesi olabilmek için de en fazla işçiyi örgütleme koşulu ileri sürerek sınıf ve kitle sendikacılığının önünün kesilmesi istenmiştir.

Bunu hiçbir şekilde kabul etmeyeceğini söyleyen DİSK, Kemal Türkler’in imzası ile bir bildiri yayınlayarak direneceklerini ilan etmiş, bildiride yakın ve uzak tehlikelere işaret edilerek faşizmden söz edilip DİSK hem direneceklerini dile getirirken işçiler arasında referanduma gidilmesini de savunarak diri bir duruş sergilemiştir.

Sonuçta boşa düşürülen bu hareket sonrası CHP görüş değiştirerek bu anlayın örgütlenme özgürlüğü üzerinde bir engel teşkil edeceği savıyla vazgeçmiş ve hatta konuyu Anayasa Mahkemesi’ne de götürerek çıkan yasanın yürürlüğünün kaldırılmasını sağlamıştır.

15-16 Haziran 1970 yılının ön gününde sayısız fabrikalarda ekonomik, demokratik hak ve özgürlüklerin kısılmasına karşın pek çok fabrikada eylemlilikler baş göstermiş. Sonuçta Kocaeli’nden İstanbul’un göbeğine, Edirne’den yine Eminönü’ne kadar sayıları 70 bini daha sonra 150 bini geçen bir işçi eylemi yaşanmıştır. Kuşkusuz bunlar yaşanırken şiddet eylemleri de olmuş 4 kişi yaşamını yitirirken 2 bine yakın kişi de yaralanmıştır. Aynı dönemde işçi eylemlerini kırmak için işçilerin karşısına Komünizmle Mücadele derneklerinden ve şurdan burdan saldırgan bir güruhta toplanarak onlara “Komünistler Moskova’ya” sloganları attırılmış ve saldırılar gerçekleştirilmiştir.

Bunun sonrasın bölgede sıkıyönetim ilan edilmiş, işçilerin susturulması için tutuklamalar gerçekleştirilmiştir. Sonuçta 15-16 Haziran işçi direnişi tarihe Şanlı 15-16 Haziran direnişi olarak geçerek öğretici bilgiler olarak biz devrimcilerin kazanç hanesine yazılmıştır.

İşçi hareketi ister istemez devrimci çevreler arasında da etkisini göstermiş, Türkiye’de işçi var mı yok mu tartışmalarına ise geriye dönülmeyecek denli nokta konulmasını da sağlayarak, mücadelede işçilerin hem kuramsal olarak hem de eylemli bir güç olarak öncülüğü kendisini kabul ettirdiği için küçük burjuva hareketlerinin çoğunun soluğunun kesilmesine yetmiştir. Partimiz Türkiye Sosyalist İşçi Partisi de buradan yürüyerek 15-16 Haziran 1974 tarihini kendisinin kuruluş yılı ilan ederek kurulmuş ve o gün bugündür de politika sahnesinde sosyalizm bayrağını hiç indirmeden mücadelesini kesintisiz sürdürmüştür.

Aynı konu tartışılmakta tartışılırken de yine aynı minval üzerinde yürüneceği gibi saplantılı sözler edilse de bir hareket tarihte bir kez yaşanır, bir daha aynısı değil daha farklı ve boyutta yenileri yaşanır ki bu da işi sadece güzellemeler düzmekle yetinenlere karşı aslına bakarsanız bir yanıt anlamındadır.

Bugün de geçmişteki tartışmaların bir benzerini yaşıyoruz fakat bugün yaşadıklarımız işçilerin var mı yok mu tartışmasının üzerinden değil, bilimin ve teknolojinin değiştiği, bizim anladığımız bir anlamda işçi sınıfını da ortadan kaldırdığı yolunda savunmalar yapıldığı için bir kez daha işçiler dışarlanarak neoliberal politikalarına dayanak hazırlamaya kalkışanlar var ki bugün de dünkü gibi ama daha sinsice bir politika yürütenlerle karşı karşıya gelmekteyiz.

Bu yüzden bizler bir kez daha işçi sınıfını eylemli ve öğretisel (ideolojik) öncü sayarak saflarda açılmak istenen gedikleri kapatmaya yönelik yoğun bir kavga yürütüyor ve diyoruz ki 15 milyona yakın bir sınıftan söz ediyoruz inanmayanlar varsa çıkıp fabrika, fabrika işkolu işkolu araştırmasını yapıp karşımıza öyle gelirler.

Bugün evet, 50 yıl geride kalmıştır ama bıraktığı miras ders alınacak ve harekete geçildiği zaman daha ileri mevzilerin elde edilmesi için bir çıkış noktasıdır ki asla unutmayacağız asla ve kazanacağız.

Buradan kalkarak DİSK’in sınıf ve kitle sendikacılığı yolunda başarılar kazanacağını, partimiz TSİP’in de sosyalizm yolunda başarılar elde edeceğini biliyor ve DİSK’e bakışımızı da partimize bakışımızı da gözbebeğimizi gibi koruma ve kollama yükümlülüğü ile yükümlü olduğumuzu peşin peşin ilan ediyoruz.