Yazan: Turgut Koçak 4 Eylül 2011
Bilindiği gibi insanlık savaşlardan çok çekmiş, bire bir kırılmanın yanında çok büyük acılar yaşamıştır. Savaşların nedeni ise hemen her zaman olduğu gibi çıkar çelişkilerinden kaynaklıdır. Kapitalist sistem tarih sahnesine çıktıktan sonra ise savaşların ana nedeni; yeni yeni pazarlar ele geçirme ve sömürme isteğinin dizginlenemez sistemin yasası haline gelmesindendir. Kapitalizm tekelci evresine ulaştıktan sonra ise dünya ölçeğinde sömürgeler oluşturma ve çok büyük coğrafyada pazarları elde tutma isteğiyledir ki, 1. Ve 2. Paylaşım Savaşı’na yol açmıştır. İnsanlık özellikle de 2. Paylaşım Savaş’ında çok büyük bedeller ödemiş, acılar çekmiştir. 2. Paylaşım Savaşı sonrası daha da güçlenen Sovyetler Birliği ve yeni katılan ülkelerle oluşan Sosyalist Sistem, emperyalizmin bunalımlarını savaşla çözme isteğini en aza indirmek ve emperyalist sistemi dünya ölçeğinde vurmak için 2. Paylaşım Savaşı’nın bitim tarihi olan 1 Eylül 1945 tarihine atfen 1 Eylül tarihini 1 EYLÜL DÜNYA BARIŞ GÜNÜ ilan etmiştir. Dolayısı ile krizini savaşla çözmek isteyen emperyalist-kapitalist sistemin önüne böylece bir set çekilmiş, uzun yıllar işe de yaramıştır.
Ancak; günümüz tarihi itibariyle 1 EYLÜL DÜNYA BARIŞ GÜNÜ’NÜN bir anlamının kaldığı da söylenemez. Çünkü geçmişte kapitalist-emperyalist sistemi dizginleyecek ve zorunlu kılacak bir Sovyetler Birliği ve diğer sosyalist ülkelerden oluşan Sosyalist Sistem vardı. Şimdi ise bu sistem yıkılmış, NATO’nun yayılmacı politikalarına karşı kurulan Varşova Paktı ise dağılmıştır. Böylece tek kutuplu hale gelen dünyamızda emperyalist-kapitalist sistem saldırı ve savaş örgütü olan NATO aracılığı ile istediği gibi davranma konumuna gelmiştir. Bugün başını ABD emperyalistlerinin çektiği küresel sermayenin her istediğini harfiyen yerine getiren devletlerden oluşan bir güç odağı vardır ve de bütün dünya halkları bu güç odağının tehdidi altındadır.
Emperyalist-kapitalist sisteme karşı 1 EYLÜL DÜNYA BARIŞ GÜNÜ’NÜN anlam ve içeriğini dünyanın her yanında dile getirerek ve de savunarak savaşmanın olanağı hemen hemen hiç kalmamıştır. Küresel sermaye günümüzde neyi öngörüyorsa saldırı ve savaş örgütü NATO şemsiyesi altında kolaylıkla gerçekleştirmektedir. Başlangıçta herhangi bir emperyalist ülke harekete geçmiş bile olsa daha sonra o ülkeyi diğer emperyalist ülkeler izlemekte; birlikte davranarak mazlum halklara boyun eğdirmektedirler. Afganistan ile ilgili planı ilkönce ABD emperyalistleri yapmış, daha sonra ise NATO şemsiyesi altında diğer ülkeler birer koalisyon gücü olarak işgal ve katliam suçuna birlikte devam etmişlerdir. Aynı durum Irak’ta da yaşanmış, Irak emperyalist Amerika ve ortaklarınca yerle bir edilmiştir. 1. Körfez Savaşı’ndan bu yana Irak’ta ve bölgede katledilen insan sayısı 5 milyonu çoktan aşmıştır. Şimdi ise Irak tam anlamıyla işbirlikçiler ve emperyalist güçlerin ortaklığında boyunduruk altına alınmış ve kan gölüne çevrilmiştir. Irak’ın petrolleri başta en önemli değerleri emperyalist güçlerce yağmalanmış, yağmalanmaya devam edilmektedir.
Aynı suç Libya’da da işlenmiş, NATO aracılığı ile Libya kentleri ve emperyalizme direnen Kaddafi yanlıları ağır bombardıman uçaklarınca bombalanmış, yakılıp yıkılarak ve katliamlar gerçekleştirilerek Libya emperyalistlerin ve işbirlikçilerin kontrolüne geçmiştir. Emperyalistlerin katliam ve yağmaları halen Libya’da devam ettirilmektedir. Yağmanın ne anlama geldiğini ise en iyi anlatan Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin sözleri olmuştur. Sarkozy; Libya petrollerinin yüzde 35’nin kendilerine ait olduğunu bu konuda işbirlikçilerle anlaştığını ifade eden açıklamalar yapmıştır. Aynı Sarkozy Paris’te toplanan Libya Temas Grubu toplantısını fırsat bilerek Suriye’yi de, İranı’da İran’a nükleer yardımda bulunduğunu söylediği Kuzey Kore’yi de vuracağını pervasızca açıklayabilmiştir.
Görüldüğü gibi küresel sermaye emperyalist-kapitalist sistemi oluşturan devletleri harekete geçirerek istediği yerde, istediği halkı saldırı ve savaş örgütü NATO aracılığı ile zorla diz çöktürmektedir. Emperyalizmin bu alçakça saldırılarını ise masum barış isteklerine dönüşen 1 EYLÜL DÜNYA BARIŞ GÜNÜ’NÜ kutlamak ve anlamını haykırmakla durdurmanın olanağı fiilen kalmamıştır. Bu yüzden de 1 EYLÜL DÜNYA BARIŞ GÜNÜ’NÜ kutlamak artık pasifizmden ve teslimiyetten öte bir şey değildir. Artık tek çıkar yol; dünyanın bütün mazlum halklarının birleşerek emperyalizmi sonuncu yenilgiye uğratmaktan başka seçeneği kalmamıştır. İşte bu nedenledir ki, emperyalizm ancak ve ancak karşısında en az emperyalistler kadar örgütlü bir güçle durdurulabilir. Başka türlü emperyalizmin savaş yoluyla krizini çözme girişimlerinin önünü almak olası değildir. Kimileri her türlü olanağı elinde bulunduran emperyalist güçlerin yenilemeyeceğini düşünerek dolaylı da olsa emperyalizmin istekleri doğrultusunda savlar ileri sürebilir. Biz bunları peşinen reddediyoruz. Savaşarak kurtuluşu amaçlayan halkların yaratıcılığı yanında geberen ve yok olmakta olan emperyalist-kapitalist sistemin bir hükmü olamaz. Yeter ki, bu bilinç ve kararlılığı dünya halklarına mal edelim ve emperyalizmin karşısına da dünya ölçeğinde çıkmayı önümüze koyalım.
Sonuç:
Artık halklar salt temenni ederek ve de boyun eğerek yazgılarını değiştiremezler. Bütün mazlum dünya halklarının kendi yazgılarını değiştirmeleri ancak ve ancak emperyalist-kapitalist sistemin karşısına dikilmekle olasıdır. İşte bu yüzden 1 EYLÜL DÜNYA BARIŞ GÜNÜ’NÜ kutlamak içi boş bir geçmişe yerinmeden başka bir şey değildir yani anlamsız olduğu gibi gerçek hedef yerine tali hedefler ve düşman saptamaları yapan kimi politik örgütlerin de son tahlilde girişimleri küresel sermayenin çıkarına gelişeceği için gereksiz ve boş bir oyalanmadır. Türkiye’de bu tür örnekleri vermek hiç de zor değildir.